|
|
|
|
Onlarınki siyah-beyaz bir Bodrum hikayesi
Kadın model, adam inşaat mühendisi. İşlerini, şehirlerini, ailelerini bırakıp Bodrum'da Pasadan Köyü'ne yerleşmişler. Üstelik bir de meyhane açmışlar.
Çok kıskandım, çok. Bir kadın düşünün 30 yaşında. Kendi deyimiyle Bridget Jones vakası iki... İstanbul'da yaşayan, bekar, hemen her işi denemiş ama bir türlü hayalini gerçekleştirememiş... Başak Gürsoy Ajansta modellik yapmış, Hürriyet Gazetesi'nde magazin muhabirliğini denemiş. Olmamış. Ardından çeşitli reklam ajanslarında metin yazarı, müşteri direktörü olarak çalışmış. Yine de mutsuzmuş, hem de çok mutsuz. Siz erkek arkadaşsızlıktan deyin, ben 30 yaş, evde kalma sendromundan... Hepsi bir aslında. Kendisi de ismi kadar ilginç İvgen, bir gün hayatın anlamını sorgulamaya başlamış. "Şöyle bir hayatıma baktım ve hiç memnun olmadım. Sabahtan akşama kadar iş, ardından kapalı spor salonunda vücudu fit tutma çabası. Kilo almamak için ölümüne diyet yapıyordum ama yine de kilo alıyordum. Hem mutsuzdum hem de aç. Hem iyi para kazanıyordum hem de bütün paramı iyi gözükmek için harcıyordum. Üstelik erkek arkadaşım da yoktu. İşte o zaman acaba gidip Bodrum'da yaşasam mı diye düşünmeye başladım." Kim hayalini kurmaz ki Bodrum'a yerleşmenin? Her iki yılda bir bizim evin baş konusudur örneğin. Hani elde avuçta ne varsa satsak, Bodrum'a yerleşsek, ben oralardan yazı yazmaya devam etsem, hatta aklımdaki romanı ortaya çıkarsam. Sen de sevgilim, sen de... Bunun cevabını daha bulamadığım için ciddiye alınmıyorum tabii. Sevgili kocam diyor ki "Tabii hayatım ben de orada balık tutarım!" Şöyle mavi beyaz boyalı bir köy evi hayal ediyorum. Uzaktan da olsa bir manzara, tabii ki bahçe, köpekler için. Diyorum ki sabahın köründe kalkıp güneşi doğursak, el ele denize gitsek, bütün gün orada burada oyalansak ve geceleri yıldızların altındaki bir hamağı paylaşsak, iç içe uyusak... Yapıyorlar işte. Bütün kıskançlığım ondan. İvgen İstanbul hayatını sorgularken bir gün Burak ile tanışıyor. İlk başta hiç ilgilenmiyor bu iri yarı adamla. Burak ise tutuluyor. Öylesine tutuluyor ki İzmir ona dar geliyor. Her gün arıyor sevgilisini, diyor ki "Hadi gel buraya". İvgen'in de hoşuna gidiyor bu kadar ilgi, bir gün bir telefon konuşmasında "Erkek adam öyle çağırıp durmaz, gelir alır" deyiveriyor. Akşamına, İstanbul'daki evin kapısında Burak. "Hadi" diyor "Toplan İzmir'e gidiyoruz." Gidersin gitmezsin, kolundan tutarım, götürürüm derken fiziksel olarak birbirlerini epey bir hırpalıyorlar. Şimdi kim diyebilir ki aşk duygusunun içinde şiddet olmadığını? Bal gibi de var işte. "Biz Nişantaşı'nın ortasında bir yerde saç saça baş başa kavga ederken, acaba ben ne yapıyorum diye düşündüm. Bu adam kim ve ben niye kavga ediyorum? Üstelik çok yeni tanıştığım bu adam uğruna şehir değiştirmeyi düşünüyorum"... Sonra mı? Sonra İvgen İzmir'e yerleşiyor. Bir reklam ajansında iş buluyor. 33 yaşındaki Burak ise İzmir'de bir şirkette genel müdür yardımcısı. Bütün bunlar tam iki yıl önce oluyor. Adam 33 kadın ise 30 yaşında.
*** Yalıkavak Yat Limanı'ndan Gümüşlük'e doğru dümdüz, hiç bir yere sapmadan devam ediyorsunuz. Sahildeki restoranları geçtikten hemen sonra sola doğru Meyhane Evgenia tabelasını göreceksiniz. Sonu gözükmeyen, biraz dar bir köy yolu bu. Yol sizi Pasadan Köyü'ne götürüyor. Bazıları "Geriş Köyü" de diyor. Köyün girişinde sizi, belli belirsiz tezek kokuları, köyün köpekleri karşılıyor. Biraz ilerlediğinizde ise mavi beyaz boyalı bir ev, kapısında rakı şişelerinden yapılmış boyalı kandiller asılı. Terasa çıktığınızda nefesiniz kesiliyor. Gayri ihtiyari sevgilinizin elini sıkıca yakalıyorsunuz. Bu nasıl bir manzara böyle, bütün Yalıkavak ayaklar altında. Üstelik güneş de batmak üzere. "Hadi" diyor İvgen, çabuk masaya oturun, annem harika mezeler hazırladı, güneş batmadan bir kadeh rakı içmek lazım, yoksa bu manzaraya ayıp olur." Çiroz, babaganuş, humus, zeytinyağlı bamya, yeşil fasulye, ahtapot... Peki bu nedir? Kabak çiçeği dolmasıymış. Kabak çiçeği sadece sabah saatlerinde açarmış. Hem de çok erken saatlerde. Bir zamanların genel müdür yardımcısı Burak ise sabahları saat dörtte kalkıp çiçekleri topluyor, içlerini dolduruyormuş. Hazır kalkmışken ahtapotları da dövüyor, güneş doğmadan önce karısı İvgen'i kaldırıyormuş. Beraberce yüzmeye gidiyorlarmış. Ya balık? "Balık yok bizde" diyor İvgen. "Yaz mevsiminde Bodrum'da ya çiftlik balığı vardır ya da buzluk işi. Eğer balık istiyorsan sen satın al getir, en iyisi sardalya. Biz pişiririz. Bu arada bizim için de fazladan al." Hava karardıktan sonra eğer biraz şanslıysanız, elektrikler kesilir. Yanlış okumadınız, elektriklerin kesilmesi başlı başına bir şans çünkü o zaman Pasadan Köyü'nün terasında yıldızlar aydınlatıyor masanızı. Hem de ne aydınlatma... Müzik kesildi diye de üzülmeyin çünkü köyün sütçüsü elinde kemanıyla geliyor. Türk Sanat Müziği çalıyor size yaşlı adam. Nereden öğrenmiş keman çalmayı, nasıl almış, bu ezgileri nereden biliyor? Hiç konuşmuyor Geriş'in sütçüsü, çalıyor, çalıyor.... Işıklar gelince veda etmeden gidiyor. Yalıkavak'ın Pasadan Köyü'nün yeni sakinleri İvgen ve Burak Meto ile geçen hafta tanıştım. Kadın 32, adam ise 35 yaşında.
*** Nasıl kıskanılmaz söyler misiniz? Hem aradığın sevgiliyi bul, hem dünyalar güzeli Bodrum'a yerleş hem de eski tarz bir meyhane işlet. Aslında işler hiç de öyle kolay olmamış. Macerayı İvgen'den dinleyelim. "İzmir'e yerleştikten sonra keyfimiz yerindeydi ama yine de bir eksik vardı. Belki birbirimizi bulmuştuk ama hayatı kaçırıyorduk. Bodrum'a geldik ve kalacak bir yer aramaya başladık. Bu köyün başka bir yerinde kalıyorduk. Cepte para yok. Bir gün bu meyhaneyi kurduğumuz yerin önünden geçiyorduk ki bir yaşlı amca bizi çağırdı dedi ki "Gelin bir bakın isterseniz burayı alın işletin." Kulaklarımıza inanamadık. Amca sadece bize güvenip sevdiği için böyle bir şey öneriyordu. Meyhane macerası böyle başladı. Köyün ortasındaki kahve pansiyona, teras ise meyhaneye dönüştü. Ama hiç kolay olmadı çünkü burası ilk aldığımız zaman içine girilmeyecek haldeydi." Burak ile İvgen bir rüya yaratmışlar birlikte. Öylesine heyecanlı, öylesine gururlular ki siz de ortak oluyorsunuz hissettiklerine. 6 masaları var henüz, öyle hadi deyince gidemiyorsunuz yani. Önceden aramak lazım yoksa İvgen müthiş panik yaşıyor. Eğer siz de benim gibi Bodrum aşığıysanız bir akşamüstünüzü Pasadan Köyü'nde geçirin. Burak'ın sabahın köründe peşine düştüğü kabak çiçeklerinden yapılmış dolmadan bir tadın, güneşi batırın Yalıkavak'ın üzerine. İvgen'in hiç yorulmadan anlattığı hikayelerini dinleyin. Gülümseyeceksiniz. Yüreğiniz sımsıcak ayrılacaksınız Evgenia'dan. İçkiyi fazla kaçırdıysanız, alt katta odalar da var. Tavsiyem ise terasta açık havada uyumanız. İddia ediyorum dönüş yolunda "Niye biz Bodrum'da yaşamıyoruz? Çok kıskandım" diyeceksiniz. Kıskanmayın çünkü öyle her babayiğidin harcı değil İstanbul'u, İzmir'i, iş hayatını bırakıp Bodrum'da bir köye yerleşmek. Yürek ister. Hayal gücü ister. En önemlisi de aşk ister.
|
|
|
|
|
|
|
|
|