Devler yıkıldı
Avrupa'nın en popüler liglerinden çıkan milli takımlar, Euro 2004'e veda etti. Almanya'yı bir yana koyarsak İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere'nin çeyrek finalin ötesine geçememesinde teknik adamların rolü çok ama çok büyüktü. Almanlar'ı ayırıyorum çünkü zavallı Rudi Völler'in elindeki kadro ve Alman futbolunun şu andaki potansiyeli herhangi bir teknik adamı suçlayamayaca- ğımız zayıflıkta. Bu nedenle, müthiş bir karakter örneği göstererek istifa eden Völler'i günah keçisi yapmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Giovanni Trapattoni, bu sezon İtalya Ligi'ni hiç seyretmemiş anlaşılan. Pirlo ve Gattuso'nun Milan'da defansın önünde kurdukları ikili blok, hem savunma hem de hücum kalitesini en üst düzeye ulaştırdı. Milan ve Roma'nın hücuma dönük oyunlarına, şimdi halefi olan Lippi'nin Juventus'a daha ofansif alter- natifler sunma çabalarına Trap, gözlerini kapamış gibiydi. İtalyan teknik adam, bir de ilk maçtan itibaren yanlış oyuncu seçimleri ve değişiklik hataları yapınca elenmeleri sürpriz olmadı. Inaki Saez, yıllardır iyi kadrolara sahip olmasına rağmen hoca faktörüyle istediklerini yapamayan İspanya'da bir şeylerin değişmediğini kanıtladı. Saez önce sezonun en flaş ismi Mista'yı kadroya almadı. Ardından zaten kötü bir sezon geçiren Raul'e yer açabilmek için orta sahada oynatmaya kalktı. Raul'ün gol noktalarında topla buluştuğunda neredeyse mecali kalmamış gibiydi. Orta sahada oynaması gereken beyin nitelikli Valeron ise kenarda Saez'e eşlik etti. Jacques Santini, Houllier-Jacquet-Lemerre üçlüsünün yarattığı Clairefontaine çizgisinin dışından gelen ilk isimdi. Ancak Santini bir türlü Fransa ile özdeşle- şen 4-2-3-1'le kendi düşünceleri arasında sıkıştı kaldı. Rothen, Saha, Mexes gibi formda gençlere sırt çevirdi. Böyle olunca temposuz ve kolay kontrol edilebilir bir Fransa ortaya çıktı. İngiltere, 3 yıl önce 5-1 kazandığı Almanya maçından sonra Ada usulü bir katenaçyonun içine sürüklendi. Eriksson, doğru bir kadroyla yanlış strateji uyguladı. İleri gitmesi gereken ve Fransa ile Portekiz'i nakavt edebileceği durumlarda takım olarak geri çekildi ve rakibin baskısıyla boşu boşuna bunaldı. Sven Goran Eriksson'un bilmesi gereken slogan şuydu halbuki: Korkunun ecele faydası olmaz.
|