Bağdat günleri
Bir yıl önce savaşın hemen bitiminde Bağdat'ta yeni açılan Türk büyükelçili- ğine uğramıştım. Günler boyu yağmalama ve yoğun saldırı altında, büyükelçilik çalışanları gerçek bir kahramanlıkla kurtarmışlardı kendi canlarını ve binayı. Büyükelçi Osman Paksüt tüm samimiyetiyle "Amerikalılar'ın ne yapmak istediğini anlamak mümkün değil. İnsan bir sıkıyönetim ya da sokağa çıkma yasağı ilan eder böyle bir durumda" demişti. Ne yalan söyleyeyim, o zaman içimden büyükelçiyi haksız bulmuştum. Ah biz Türk milleti hep sıkıyönetim düşünürüz, demiştim kendi kendime. Eli kanlı Saddam rejimi devrilmiş, Irak'a özgürlük gelmişti. Bundan sonrası parlak olcaktı. Oysa Osman Bey'in son derece haklı olduğunu, ondan sonraki haftalar ve aylarda gördüm. Evet, ABD belki Irak halkını Saddam'dan kurtarmıştı ve bu yüzden işgalin ilk günlerinde halkın sempatisini topladı. Ama kısa zaman içinde ABD işgalinin üst üste beceriksizlikleri, Paul Bremer'in bitmek bilmeyen hataları, Pentagon ve ABD Dışişleri arasındaki kavganın Bağdat'a taşınmış olması Iraklılar'ı canından bezdirdi. Ne işgal işgaldi ne de tam anlamıyla özgürlük gelmişti. Iraklılar'ın memleketlerinde 130 bin yabancı asker olmasına karşın bütün yaz süren yokluk, yağmalama ve kanunsuzluğu anlamalarına imkan yoktu! Kanunsuzluk ve adaletsizlik toplumları çileden çıkarıyor.
Irak, Brahimi'ye teslim Üç ay önce Şii lider Mukteda Es Sadr'ın Bağdat dahil 9 Irak kentinde kendi özel mahkemelerini kurup şeriat kurallarına göre idam dışında her türlü cezayı uyguladığını, insanları kendi hapishanelerine attığını öğrenince "Eh, Amerikalılar artık buna da izin vermez herhalde!" demiştim. Oysa Irak'taki geçici anayasayı (!) çıkartmaya çalışan Bremer, Sadr'ın kurduğu yeni hukuk düzenini fark edemeyecek kadar zayıftı. Tüm bunlar bugün gelinen noktayla ilgili bir kaç gözlem. Washington alarmda. Son hafta yaşananlar ikinci bir Vietnam olmasa da hükümet için seçim yılında büyük sorun. Irak'taki ABD projesinin tüm zaaflarını ortaya koyuyor. Sadr ve Felluce isyanları Beyaz Saray'ın 30 Haziran'da Irak'ın yönetimini Cezayirli Birleşmiş Milletler temsilcisi Lakhdar Brahimi'ye devretme isteğini daha da güçlendirdi. Afganistan'daki "loya jirga" sürecinde önemli rol oynayan Brahimi, Kofi Annan'ın yakın adamı. Amacı Irak'ı yeniden birleştirmek ve hükümet konseyini, Sünni ve diğer unsurları da kapsayacak şekilde genişletmek. Şii ve Kürt liderler Brahimi'nin varlığından son derece rahatsız. BM temsilcisinin Arap milliyetisi olduğundan ve BM'nin gıda karşılığı petrol skandalı nedeniyle Irak'ta meşruiyeti olmadığından şikayet ediyorlar. Ama Washington hükümet konseyine "sesinizi kesin" mesajını net bir biçimde gönderdi. Brahimi artık Bağdat'ta.
Bağdat elçisi Armitage Brahimi'nin gidişiyle Bremer 30 haziranda ABD'ye geri dönecek. Yerine 3 bin kişilik ekibi olan bir ABD büyükelçisi atanacak. Adı geçenler arasında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage ve bir süredir Beyaz Saray'ın Irak politikasını yönlendiren Robert Blackwill var. Ne olursa olsun bu devir teslim Bremer'la yıldızı barışmayan Ankara için Bağdat'ta taze başlangıç yapma imkanı. Bu arada Washington'da Irak dışında Ortadoğu'da taşları yeniden oynatma eğilimi de var. George W. Bush bu hafta çiftliğinde Tony Blair ve Hüsnü Mübarek'i ağırlayacak. Ürdünlüler ve Ariel Şaron da geliyor. Masada Şaron'un Ortadoğu barış sürecini yeniden canlandırmak için koyduğu fikirler var. Mısır ve Ürdün, İsrail ordusunun çekilmesi karşılığı Batı Şeria ve Gazze'de inisiyatifi almaya niyetli gibi. Ankara da gerçekten Ortadoğu barış sürecinde arabuluculuk konusunda samimiyse, ters açıklamalarla İsrail'i küstürmekten ziyade, usulca sürecin içine girmenin tam zamanı.
|