Dünür
Ben onun "Yüksek İslam Enstitüsü mezunu, genç ve yakışıklı vaiz" dönemine yetişemedim. Bu yüzden Sultanahmet'te verdiği vaazlarla fırtınalar estirdiği günleri bilmem. Ama 70'lerde evimize giren tüm yayın organlarının yazarları arasında o da vardı. O dönemde ardı ardına yayınladığı "Yürüyenler ve Sürünenler", "Devrimin Çakıl Taşları" gibi kitapları, hem camia tarafından sular seller gibi okundu, hem de benim ilk gençliğime damgasını vurdu. Hatırlıyorum: Ecevit'in dedesinin şeyhülislam olduğunu kanıtlayan makalesi, o dönemlerde gündeme bomba gibi düşmüştü! Artık onun alanı belliydi: Osmanlıca bilgisiyle zengin arşivindeki sayısız belgeyi, güncele göndermelerde bulunarak, gün yüzüne çıkarmak! Her şeyin hallaç pamuğu gibi dağıtıldığı 80'lerde ise onun adını, Silivri'deki o küçük cezaevinin önünden geçerken, yanımdaki dostumun "Biliyor musun, Sadık Albayrak bu cezaevinde yatıyor" demesiyle duydum. Sonra onu yakından tanıdım.. Hakkındaki gözlemim şuydu: O, camiamızın ünlülerinde pek rastlanmayan bir özelliğe sahipti: Yanında kasılmaya gerek duymadan, gülerek ve eğlenerek konuşabileceğimiz bir ağabeydi. Kendisiyle dalga geçebiliyordu. İçtenliğiyle ilgili hiçbir kuşku duymuyordunuz. Mühendislerin egemen olduğu siyasi yapı içinde kendisine sadece "bize destek ol yeter" dendi ama o kırılsa da yolundan hiç dönmedi.
*** Yakın siyasi tarihimizin umur görmüş isimlerinin başı en çok "yeğen", "kayınbirader" ve "enişte" türü yakınlıklar nedeniyle ağrıdı, bunu biliyoruz. Zor durumdaki iş adamlarının başbakana dünür olarak kendilerini nasıl kurtardıklarının sayısız örnekleriyle karşılaştık bu zamana kadar. Bu yüzden "dünür", yakın siyasi tarihimizin yeğenden ve kayınbiraderden sonra en antipatik sözcüğüdür. Ve şimdi bu sözcük, bizim kalender Sadık ağabeyimiz için kullanılıyor. Ama bilmiyorlar ki Sadık Albayrak, öyle bildiğimiz dünürlerden olmaz. Çünkü bu zamana kadar hayatını kalemiyle kazanan Albayrak, ihale peşinde koşmaz. Başbakana dünür oldum diye hayatını değiştirmez. Başbakanla kurduğu yakınlıktan yararlanmak isteyenlerin kendisinden ricada bulunmasına fırsat vermez. Yani Sadık Albayrak'tan, bu zamana kadar alıştığımız bir "Başbakan yakını" portresi çıkmaz.
*** Sadık Albayrak'ın düğünden birkaç gün önce söylediklerine bakalım: "Biz dün neysek bugün ve Allah ömür verirse, yarın oyuz. Biz Allah'ın izniyle çocuklarımızı da öyle yetiştirdik. Başbakan'ın yaptığı icraatla gurur duyarım, bu gurur benim en büyük beklentimdir." (Dünden Bugüne Tercüman). Siz hiç bu zamana kadar bir başbakan dünürünün düğünden önce böyle şeyler söylediğine tanık oldunuz mu? Ve belki de daha can alıcı bir soru: Siz hiç bu zamana kadar bir başbakanın ya da herhangi bir siyasi elitin, kızını ya da oğlunu evlendirirken, dünürünü "en zenginler" arasından seçmediğine tanık oldunuz mu?
|