Devletin akordu bozuk
Önce şu sorunun yanıtını bulmak gerekiyor; "Cumhurbaşkanı İl Özel İdaresi Kanunu'nu veto etmekte ne kadar haklı?" Bunun için başa dönmek lazım; AKP'nin, TBMM'den son dönemde çıkardığı önemli yasaların neredeyse hepsi Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. Sezer'in vetolarına dönülüp bakıldığında ise hep aynı gerekçe ile karşlaşldı; Anayasa'ya aykırılık ve başka yasalarla çelişki içermesi... Meclis'te saatler süren çalışma sonucunda çıkarılan yasaların, Anayasa'ya aykırılığı hazırlayıcılar tarafından baştan görülmüyor mu? Bu soru son dönemde AKP yönetimi tarafından da sıkça dile getiriliyor. Hatta, bazı bakanların da son dönemde yasaları hazırlayan bürokratlara dönük benzer tepkileri ve eleştirileri söz konusu. "İncelenmeden, hukuk dili bir kenara bırakılıp, Türkçesi dahi bozuk olan, cümlelerin arka arkaya sıralandığı, anlam bütünlüğünün bozulduğu yasa tasarılarının hazırlandığı" gerekçesiyle bir süre önce üst düzey bazı yöneticilere bir bakanın sert tepki gösterdiği de biliniyor.
Başka vetolar da gelebilir Bununla birlikte, Meclis'te yasalar görüşülürken, CHP'li üyelerin de Anayasa'ya aykırılıklarla ilgili bazı uyarılarda bulunduğu da kayıtlarda yer alıyor. Nitekim, Cumhurbaşkanı'nın dün veto ettiği İl Özel İdaresi Yasası'nda da benzer bir durum söz konusuydu. CHP'lilerin uyarılarının yanında, AKP yöneticileri de Anayasa'nın 126 ve 127'inci maddelerine aykırılıktan Sezer'in veto edebileceğini biliyor, hatta bu konudaki kaygılarını da kulislerde söylüyordu. Sonuçta beklenen oldu ve veto geldi. Sezer, bununla kalmadı, Meclis'ten bir hafta içinde geçen Belediyeler ile Büyükşehir Belediyeler yasaları ve birçok maddesi kabul edilen Kamu Yönetim Yasası'nı da veto edeceğini açıkça beyan etti. Sonuçta, yerel yönetim ve kamuda büyük bir reform getirmeyi hedefleyen ve aylarca süren uğraşta da başa dönüldü.
Tekil devlet Oysa, İl Özel İdareleri Yasa Tasarısı hazırlanırken, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, konuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı ile görüşmüştü. Sezer'in de bu görüşmede, eğitim, adalet, savunma ve sağlık ile ilgili birimlerin yerel yönetimlere devrine karş olduğu kamuoyuna yansımıştı. Hükümet de okulların da yerel yönetimlere devrini içeren maddeyi ayıklarken, bunlara ilişkin hizmetlerin yerel yönetimlere devrini getiren düzenlemeyi Tasarı'da bırakmıştı. Sezer ise tutumunu değiştirmedi ve veto gerekçelerinden birini de buna dayandırdı. Bütün bunlara bakıldığında hukuki düzenlemeler ve Anayasa'ya uygunluğu açısından Cumhurbaşkanı'nın haklılığını vurgulamak gerekiyor. İl Özel İdare Yasası ile ilgili Sezer'in hakkını bu cepheden verirken, bir diğer cepheden de soruna bakmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde bazı yetkilerin yerel yönetime devrini, "tekil (üniter) devlet" anlayışına ters olduğunu belirtiyor. "Tekil devlet modeli, merkeziyetçi yapıyı ve ancak onun denetim ve gözetiminde merkez dışı örgütlenmeyi olanaklı kılmaktadır" görüşünü savunuyor. Oysa, son yirmi yılda göreve gelen bütün başbakanlar bu yönetim anlayışının yanlışlığına işaret etti. Türkiye'nin "merkezi denetim ve gözetim" ile Ankara'dan yönetilemediği kayda geçirdi. Turgut Özal, Süleyman Demirel, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit ve son olarak da Recep Tayyip Erdoğan'ın yakınmaları hep benzer cümlelerle oldu. Sadece onlar değil; valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri de benzer sorunu her aşamada dile getirdi. "Bütün yetkilerin Ankara'da toplandığı sistemin çöktüğünü" belirttiler... Zaten, sorun da bu noktada ortaya çıkıyor. Devletin zirvesinde akort bozuk olunca, sorunların nasıl çözüleceğinin yöntemini bulmak da aynı ölçüde zor oluyor. O zaman, belediye başkanlarının Ankara'ya akın edip iş takibi yapmasına da kimsenin bir tek cümle dahi söyleme hakkı bulunmuyor.
|