| |
Zana ve Fevzi Bey
Genelkurmay'ın uyarısı ve Emniyet'in suç duyurusuyla DEP'liler için yeni bir süreç başlarken, SHP lideri Murat Karayalçın ziyaretimize geldi. Okurlarımız anımsayacaklar; Leyla Zana ve arkadaşlarının salıverildikleri günlerde, Güneydoğu'nun sorunları ve diyalog için Karayalçın'ın "ombudsman" olabileceğini söylemiştik. Buna da Başbakan Yardımcılığı'na kadar yükselmiş bir siyasetçi olarak devleti iyi tanımasını, DEHAP'la ittifakla da bölge halkının güvenini kazanmış olmasını gerekçe göstermiştik. Karayalçın önerimiz için "büyük ilgiyle karşılandı" demekle yetindi. Doğal olarak sohbetimizin ağırlık merkezini Güneydoğu oluşturdu. Önce Zana ve arkadaşlarının tutumlarıyla ilgili görüşünü sorduk. İşte gözlemi: "Eski DEP'lilerin serbest bırakıldığı 9 Haziran'da tüm yurtta rahatlamanın getirdiği bir coşku yaşandı. Ancak bu ortamı iyi değerlendiremediler. Özellikle Diyarbakır ve Mardin'in ilçelerindeki konuşmaları çok rahatsız ediciydi. Gezi dönüşü Ankara'da Orhan Doğan'ın hepsi adına yaptığı açıklama, ardından Zana'nın AB büyükelçileriyle yemekteki konuşması, onların da hatalarını anladıklarını gösteriyor. Şimdi bir tür çizgi düzeltmesi yaptılar. Dilerim bunu sürdürürler." Karayalçın seçimlerdeki ortağı DEHAP'la diyaloğu sürdürüyor mu? Cevap: "Tabii ufukta yeni bir seçim olmadığı için planlı, düzenli görüşmeler yapılmıyor ama seyrek de olsa bir araya geldiğimiz oluyor. Onlara bizim denklemimizde terör örgütüne yer olmadığını altını çizerek söylüyorum. 'Devlete de, PKK/Kongra-Gel'e de eşit mesafedeyiz' gibi söylemlerin Türkiye'ye de, Doğu ve Güneydoğu halkına da zarar vermekten başka sonuç getirmeyeceğini hatırlatıyorum. DEHAP'ın siyasal taleplerinin Cumhuriyet projesiyle uyuşmadığını vurguluyorum. Tabii Zana ve arkadaşlarının üst kimlik söylemlerinin de..."
Lozan ruhuna dönüş SHP lideri sorunun çözümünün Türkiye'nin Kürt gerçeğini kabul etmesinden, Kürtler'in de "Cumhuriyet'in kutsal üçlemesi"ne bağlılık taahhüdünde bulunmasından geçtiği görüşünde. (Bu arada "kutsal üçleme"yi hatırlatalım: Devletin tekliği, ulusun birliği, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü.) Karayalçın'ın önemsenmesi, tartışılması gereken bir değerlendirmesi var: "Lozan Anlaşması ile Türkiye'de dini, etnik ve milliyetçi etkilerden arındırılmış bir kamusal alan oluşturuldu. Ancak 12 Eylül Anayasası ile Lozan'dan sapıldı. Çünkü Kürt kimliğinin reddedilmesi, hatta yasaklanmasıyla kamusal alana etnisite faktörü girdi, zorunlu din dersleriyle de dini faktör. Lozan Anlaşması'nda tasarlanmış bir Türkiye için yeni bir Anayasa hazırlanmalı..." Lozan'da yaratılan devlet, Türkler'in ve Kürtler'in ortak eseriydi. Lozan görüşmeleri sürerken, Meclis'teki 72 Kürt milletvekili İsmet Paşa'ya (İnönü) destek telgrafı göndermişti. Yetmemiş; bu desteği İsmet Paşa'nın yüzüne tekrarlamak için Diyarbakır Milletvekili Fevzi Pirinçzade, Lozan'a koşmuştu. Pirinçzade daha sonra Cumhuriyet hükümetlerinde Bayındırlık Bakanlığı görevini üstlenmişti. Tarih Zana ve arkadaşlarına bu ruhun, bu koparılamaz kader ortaklığının yeniden yaratılmasında görev almaları için randevu verdi. Ancak bu görev cesaret, dürüstlük, içtenlik gerektiriyor. Bu da ateşkesi 6 ay uzatmak çağrısı türü pervasızlıklardan değil, terörü net, kesin ve kararlı şekilde reddetmekten geçiyor. İmralı'daki zattan -avukatların görüşememeleri nedeniyle- gelmeyen mesajları beklemekten değil, onunla yollarını ayırmaktan geçiyor. Apo'yu Mandela'laştırmak gibi ham hayallerden değil, Türkiye'ye ve Türkiye'nin AB sürecine hizmet etmekten geçiyor. Kısacası birer Pirinçzade Fevzi Bey olmalarından geçiyor...
|