|
|
|
|
|
|
Evlilik sihri bitiriyor
Göcek'te Fransız bir çiftle tanıştım. 17 yıldır büyük aşk yaşıyorlar. İşin sırrı evlenmemekmiş. Çift evliliğin ilişkinin büyüsünü bozacağını, bu kontratla her şeyin değiştiğini söylüyor
Vallahi, şu Nato Zirvesi hepimize pek iyi geldi. Pazartesisalı İstanbul'da hayatın duracağını bildiğimizden uzun bir hafta sonu tatili yaptık. Ben hafta sonumu cuma günü verilen bir partiyle birleştirip bol bol Göcek keyfi yaptım.Yıllardan beri birçok partiye gider dururuz. Elbette bunların çok azı beynimizde yer eder. Çünkü iyi parti vermek gerçekten bir sanat herhalde. Bu parti konsepti gelenlerin uyumuyla, müzikle, yapan kişinin enerjisiyle bir bütün. Çünkü benim ve birçok insanın İstanbul'da hatırladığı en müthiş partileri hep kulakları çınlasın Ayşegül Nadir verirdi. O nasıl bir organizasyon nasıl bir sihirse onun partilerinde eğlenildiği kadar nadir eğlenilmiştir. Her neyse bu cuma olan parti de işte bunlardan biriydi ve müthiş eğlendik. Partide gözüme orta yaşlı bir çift ilişti. Ben bu kadar zamandır birbirleriyle bu kadar iyi anlaşan bu kadar eğlenebilen bir çift görmediğim için yan yan yengeç misali yanlarına yaklaştım. Ben yanlarına gidince gene aynı pozitif enerjiyle bana dönüp "Nasıl gidiyor?" falan gibi birşeyler söyleyip sohbeti başlattılar. Bunlar Fransız bir çiftti ve tekneleriyle Göcek'e gelmişler. Biraz haspıhal ettikten sonra bu işin sırrı ne bunca zaman sonra hala nasıl bu kadar canlı tutabildiniz bu ilişkiyi dedim. Kadın, birden gözleri ışıldıyarak "Çünkü hala çok aşığız birbirimize" dedi. "İyi ya, işte ben de bunu soruyorum nasıl hala aşıksınız?" dedim. İkisi birden sanki ağız birliği etmişçesine aynı şeyleri söylediler. Bu çift 17 senedir beraberlermiş ve hiç evlenmemişler. Çünkü evliliğin bu sihri bozacağına, yapılan bu kontratla her şeyin değişeceğine inanıyorlarmış. Evlenince tarafların birbirini gereksiz bir sahiplenme içine girdiklerini, bu sahiplenmeyle mülkiyetçi bir tavır alıp da daha kıskanç olunduğunu hatta işin başka bir boyuta taşınıp birbirini kaybetme korkusu kalmadığı için ilişkiye emek verilmediğini söylediler. "Zemin kaygan olmalı" dedi kadın, "Çünkü bu ilişkinin dinamiğini yüksek tutuyor. Şunu yaparsam gidebilir korkusuyla daha itinalı yaklaşıyorsun olaya hatta kaybetmeme iç güdüsüyle daha toleranslı oluyorsun. Derken bu bir yaşam biçimi haline geliyor ve ilişki de emek verildikçe itinalı davrandıkça daha iyi güzelleşip büyüyor" dedi. "Suyunu doğru verirsen yani ne gerektiğinden ne çok nede yeterli miktardan az, gübresine, günesine dikkat edersen nasıl doğru yetişiyorsa, ilişkide ancak dozunda, doğru emekle sürüyor, solmadan" dediler. Bu çifti ertesi gün teknelerinde de gördüm. Birisi dümeninde diğeri yelkeni sarıyor ya da gerekli diğer işleri yapıyor. Bu ortak hobide onları iyice yakınlaştırmış. Bu da bana gösterdi ki bütün söylemlerinin yanı sıra iyi arkadaş olmakta çok mühim bir ilişki için. Çünkü zamanla salgılanan o adrenalin azalabilir ya da ilişkide tutku ilk günlerdekinden farklı olabilir. Ama iyi arkadaşsanız, hayatta aynı yöne bakabiliyorsanız ilişkiniz form değiştirip sürebiliyor galiba. Evlilikte en mühim eksik bu bence. Hayatın içine dalıp arkadaş olmayı unutuyorsunuz galiba. Yıllar sonra bir bakıyorsunuz ki ortak yapılan tek şey, akşamları beraber TV seyretmek haline gelivermiş. Birbirinizden gayet sıkılıp, yeni heyecanlar peşinde koşmaya başlamışsınız bile. Birçok evli arkadaşım kocasını ya da karısını artık teyzesinin kızı ya da oğlu gibi ya da akrabası gibi gördüğünü falan söylüyor. Ne acı değil mi, büyük bir aşkla umutlarla evlendiğiniz biri seneler sonra akrabanız gibi oluyor. Bence siz siz olun ilişkilerinizin arkasında durun. Kaybetmek istemiyorsanız ya da ilişkiniz sizin için önemli ise gerekli özeni ve emeği gösterin. Eee, ne demişler ne kadar köfte o kadar ekmek.....
AYŞE
|
|
|
|
|
|
|
|
|