Hakan Sezgin, 1950'de babasının kurduğu gümüş atölyesinden bir marka yaratmanın keyfini sürüyor. Sezgin Mücevherat'ın yıllık ihracatı 4 milyon dolara ulaşmış durumda.
Türkıye'de mücevher deyince çoğunluğun aklına altın ya da pırlanta gelir. Gümüş daha çok süs eşyası olarak görülür. Gümüş takı üreterek birkaç milyon dolar kazanma fikri bu nedenle çoğu insana cazip görünmez. Yine de bunu başaran onlarca firma olduğunu unutmamak gerek. İşte bunlardan biri de Sezgin Mücevherat. Ürettiği, küpe, yüzük, kolye, broş gibi aksesuvarlarla 60'a yakın ülkeye ihracat yapan şirket, baba mesleğini bir adım ileriye götürerek markalaşmayı başaran Hakan Sezgin'e ait. Aynı zamanda Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜSİAD) üyesi olan Sezgin, 1950 yılında babasının kurduğu gümüş atölyesinden bir marka yaratmayı başarmış. 1988 yılında şirketin başına geçen Sezgin, üretiminin yüzde 60'ını ihraç edecek düzeye ulaşmış. İtalya'dan Almanya'ya, Amerika'dan Kanada'ya, Güney Afrika'dan Japonya'ya ve Karayipler'e kadar yayılan Sezginler Mücevherat, dünyanın en büyük pazarı Amerika'da daha iyi iletişim kurmak için SSJ (Sezgin Silver and Jewellery) adıyla bir ofis açtı. Yurtiçinde de büyük alışveriş merkezlerinde 4 mağaza açan şirket, üç yıldır da ünlü mücevherat markalarının Türkiye ve komşu ülkelerdeki temsilciliğini yürütüyor.
ÖZGÜN TASARIM ÖNEMLİ Artık tüketici alışkanlıklarının değiştiğini belirten Sezgin Mücevherat Genel Müdürü Hakan Sezgin, pazarda yer alabilmek için markalaşmanın şart olduğunu savunuyor. United Colors of Benetton, Sisley, Mexx, Esprit, Pierre Cardin, Joop, Marc O'polo, Chiemsee, Thomas Sabo ve Elle gibi dünya markalarının Türkiye ve birçok komşu ülkelerindeki distribütörlüğünü üstlendiklerini kaydeden Segin, şöyle devam ediyor: "Dünya markaları Avrupa'dan özellikle de İtalya ve Almanya'dan çıkıyor. Bu ünlü markaları Türkiye'ye getirerek bir açıdan geleceğe yatırım yapmayı amaçladık. Bu markaların aynı zamanda bir çok ülkeye pazarlanmasını da yapıyoruz. Çünkü bilinçli tüketici artık güvendiği markayı tercih ediyor." Her yıl 10 ton civarında gümüşü işleyerek mücevher haline getirdiklerini ifade eden Sezgin, geçen yıl 4 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiklerini kaydetti. Sezgin, özgün tasarımın önemini kavramış. Gümüş takıda tasarımın daha da önemli olduğuna işaret eden Sezgin, "Çünkü gümüş takı alanlar ürünü yatırım aracı olarak değil, süs eşyası olarak değerlendiriyor. Böyle olunca tasarım bir adım öne çıkıyor" diyor ve devam ediyor: "Sektörün tüccar mantığını hızla değiştirmesi gerekiyor. Türk gümüşçülerin dünya piyasasında, üretici ve taşeron olarak tanınmaması gerekiyor. Kendi markamızı dünyaya kabul ettirme şansımız var. Bu belki büyük emek isteyen uzun bir yol fakat başarabiliriz. Dış pazarda kendi özgün tasarımınızı yaratmadan bir yerlere gelmeniz mümkün değil. Sektörün taklitten kaçınıp hızla atölye düzeninden fabrikasyona geçmesi lazım. Yeni jenerasyon İsviçre'de taş eğitimi, Belçika'da kuyumculuk eğitimi alıyor. Ben gelecekten umutluyum."