|
|
|
|
|
|
'Duygularımı kendi haline bırakmadım'
Afganistan'da çalışırken Taliban tarafından kaçırılan ve 114 gün rehin tutulan mühendis Salih Aksoy, "Talibanlı günlerini" anlattı "Satranç analizleri yaparak aklımı diri tuttum. Sürekli Türkiye'deki yaşamı öğrenmek istiyorlardı. İçki yasak mı, televizyon var mı diye soruyorlardı".
"Duygularımı kendi haline bırakmadım. Ölüm düşüncesiyle kendime boşuna işkence yapmadım. Satranç analizleri yaparak aklımı diri tutmaya çalıştım..." Bu sözler, Afganistan'da 4 Mart'ta kaçırılan ve "Taliban esaretinden" 114 gün sonra kurtulan mühendis Salih Aksoy'a ait. Serbest bırakıldıktan sonra Ankara'daki evine dönen Salih Aksoy ile "Taliban esaretindeki" günlerini konuştuk. Aksoy, esaret altında geçen günlerini SABAH'a şöyle anlattı:
İLK SALDIRI ANI: Karayolu inşaatında inceleme yapıyorduk. Aracımız militanlarının saldırısına uğradı. Mühendis arkadaşım Tolga Erdem ile Afgan şoför olay yerinde ölmüş. Afgan tercümanla beni araca bindirdiler. 8-10 kilometre yol aldık. Lastiğe mermi isabet etmişti. Onu değiştirdiler. Türk ve mühendis olduğumu söyleyince Taliban komutanı tercüman aracılığıyla 'Mühendise söyle telaş etmesin, öldürmeyeceğiz' dedi. Gözlerimizi bağladılar. Uzun süre yol aldık. Bundan sonrasını, nereye gittik, ne kadar gittik, ne yaptık hiçbirisini bilemiyorum. Gece olduğunda, dağ başında bir yere vardık. Elbiselerimizi aldılar, yerel kıyafetler verdiler.
YÜKSEK MİSAFİR: Sonra yola devam ettik. Bir başka köye vardık. Bizi bir aileye teslim ettiler. Köyün de ailenin de Taliban'la yakın iletişim halinde olduğu belliydi. Aile benim, Türk, Müslüman ve mühendis olduğumu öğrenince bana 'yüksek misafir' muamelesi yaptı. Bizi, yüksekçe, tavanında penceresi olan bir odaya koydular. Odadan sadece bir kez, o da ABD askerlerinin operasyon yapacağı istihbaratı gelince çıkarıldık. Ruslarla savaşta bombardımandan kurtulmak için düzenlenmiş bir mağarada bir gece kaldık.
İLETİŞİM İÇİN TIRAŞ OLMADIM: Aile bize çok iyi davrandı. Yiyecekleri, eşyaları daha çok çocuklar getiriyordu. Bu süre içinde hiç kadın görmedim, hatta sesini dahi duymadım. Sanki köyde, evde hiç kadın yok. Tıraş olabilmem için makine getirdiler. İstemediğimi söyledim. 'Bizim için kendini zorlama' dediler. Taliban'la rahat iletişim kurabilmek ve farklı görünmemek için sakal bırakmalıyım diye düşündüm. Bunun da yararını gördüm.
TELEVİZYONUN VAR MI?: Misafir edildiğim evdekilerle sohbet etme fırsatı buldum. Köydekilerle hiç görüştürülmedim. Benim varlığımın farkında mıydılar bilmiyorum. Türkiye'deki yaşamı öğrenmeye çalışıyorlardı. İçki yasak mı serbest mi, televizyon sinema var mı, yasak mı? Bunların kendilerinde olmadığını söylüyorlardı, ama tasvip etmiyorlardı.
NİYE NAMAZ KILMIYORSUN?: Hiçbir zaman ibadet etmeye zorlanmadım. Sadece 'Niye namaz kılmıyorsun?' diye sordular. Mühendis olduğumu, dini eğitim almadığımı söyledim, anlayışla karşıladılar. Bir işkence, baskı uygulanmadı. Taliban'la köylüler arasında gönüllülük ilişkisi var. Bunu gözlemleyebiliyorsunuz. Bizi misafir edenler de bunu Allah'a hizmet için yaptıklarını söylüyorlardı.
SERBEST BIRAKILMA: Serbest bırakıldığım haberini ev sahibinden aldım Bana sarılarak, 'Mübarek olsun, serbestsiniz' dedi. Aynı gün gelip bizi aldılar. Gözü bağlı şekilde bir kaç saat bir motosikletle bir yere götürdüler. Orada bir taksiye teslim ettiler.
Ahmet DİRİCAN (ANKARA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|