| |
Türkiye aktör olabilecek mi?
Türkiye'nin G-8 Toplantısı'na çağrılması ve işlevsel bir görevin sahibi olması... NATO Toplantısı'nın İstanbul'da düzenlenmesi ve NATO Genel Sekreteri'nin hem Türkiye, hem İstanbul ile ilgili açıklamaları... NATO'nun yeni görev tanımına ait ipuçlarının ortaya çıkması... AB'nin Türkiye'nin müzakere süreci ile ilgili olumlu açıklamalarının artması. Gene İstanbul'da yapılan İslam Kalkınma Örgütü'nün ciddi muhalefete rağmen bir Türk'ü Genel Sekreter seçmesi... Dünkü yazılı ve görsel basında da yer aldığı gibi Bush Yönetimi'nin "Küresel Savunma Stratejisi" ile ilgili olarak ABD Dışişleri'nin Siyasi ve Askeri İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Lincoln Bloomfield ve Savunma Bakan Yardımcısı Vekili Andy Hoenh'in Ankara temasları. Amerikan Yönetimi'nin Almanya'daki iki tugayını Türkiye'ye kaydırarak burayı Avrasya stratejisinin merkezi yapması. Hepsini alt alta koyunca, Türkiye'nin yeniden şekillenen dünya ve bölge ilişkilerinde yeni bir rol alma aşamasında olduğu görülüyor. Bu talepler kar- şısında Ankara ne yapacak? Bu hepimizin geleceğini ilgilendiren yakıcı bir soru...
Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilmek için, öncelikle zamanın ruhu ve tarihin temposunu iyi okumak gerekiyor. Sanayi sonrası dönemin analizini yapmak zorunluluğu var. Bizde ise böyle bir çaba görülmüyor. Bu dönemi analiz etmek isteyince reel politikanın en etkin gücü sayılan ABD'nin durumu da en önemli konu haline geliyor. Acaba ABD'nin hedeflerini doğru değerlendirebiliyor muyuz? Bunu anlayabilmek için en pratik rehber, hiç şüphesiz son zamanlardaki tüm gelişmelerin neredeyse bir fotoğrafı sayılan Zbigniev Brezinski'nin "Büyük Satranç Tahtası" adlı kitabı... 1977 ila 1981 yıllarında Başkan'ın Güvenlik Danışmanlığı'nı yapan Brezinski, 1997 yılında yazdığı bu kitapta ABD için "kapsamlı ve bütünleşmiş bir Avrasya Stratejisi" biçimlendirir... Avrasya'yı da "küresel üstünlük mücadelesinin sürdürüldüğü bir satranç tahtası" olarak tanımlar. Ne devlet, ne de sivil toplum bu kitaptan hareketle Türkiye'nin pozisyonu üzerine bir fikir jimnastiği yapmadı... ABD'nin "küresel savunma stratejisi"nin gelecek elli ya da yüz yılı kapsayacağı bizzat resmi yetkililer tarafından belirtilirken, Türkiye'ninki fazla rahat bir yaklaşım...
"Büyük Satranç Tahtası" adlı kitapta Türkiye için düşünülen rolü yeniden hatırlatmakta yarar var: "Amerika, istikrarlı ve bağımsız bir Güney Kafkasya ile Orta Asya'yı teşvik etmek için Türkiye'yi yabancılaştırmamak konusunda dikkatli olmalıdır ve Amerika-İran ilişkilerinde bir düzelmenin yapılabilirliğini araştırmalıdır. Katılmak istediği Avrupa'dan dışlandığını hisseden bir Türkiye daha İslamcı olacak, daha büyük olasılıkla inadına NATO'nun genişlemesini veto edecek ve laik Orta Asya'yı dünya ile bütünleştirmek ve istikrarını sağlamakta Batı ile daha az işbirliği yapacaktır. Bu nedenle, Amerika, Türkiye'nin nihai olarak AB'ye kabulünü cesaretlendirmek için Avrupa'daki etkisini kullanmalıdır ve Türkiye'ye Avrupalı bir devlet gibi davranmaya özen göstermelidir. Ankara ile Hazar Denizi Havzası ve Orta Asya'nın geleceğiyle ilgili düzenli görüşmeler Türkiye'nin ABD'yle stratejik ortaklık duygusunu besleyecektir." Eğer doğru okunursa hem tarihin temposu, hem zamanın ruhu, hem de reel politika Türkiye'ye önemli bir şansı tanıma eğiliminde. Ama bunun gerekleri var. Bu gereklerin başında, küresel ve bölgesel ciddi bir aktör olmanın ön şartları yatıyor... Bu ön şartlar ise ekonominin, askeri gücün, teknolojik kapasitenin ve kültürel varlığın sağlığı olarak şekilleniyor... Ekonomi. Askeri güç. Teknolojik kapasite. Kültürel varlık... Türkiye, başkalarının çıkarlarına endeksli olarak med ve cezirlerin çalkantılı kayığı olmamak için, bölgeye endeksli bir güç olmanın dört temel şartını da ıskalamadan yeni ve sağduyulu bir strateji oluşturmak zorunda... Şansları kullanmak akılcılık ile bire bir bağlantılı... Akılcılığımız, önümüzdeki şansı ne kadar kullanabileceğimizi belirleyecek...
|