| |
'Bu iş bitecek'
Çarşamba akşamı mesleğine olan bitmez tükenmez aşkını ve bu aşkın her gün yeniden tazeleyerek doğurduğu enerjisini hayranlıkla izlediğim Mehmet Ali Birand'a rastladım. Almanya'dan yeni dönmüştü. Almanya Başbakanı Schroder ile yaptığı olağanüstü önemdeki mülakat henüz ne gazetelerde, ne de CNN'deki "Manşet " programında yer almıştı. Konuyu derinlemesine yansıttığı yazıları da yayınlanmamıştı. Birand, Alman Başbakanı Schroder'in tereddüde yer bırakmayan yaklaşımını bizlere aktarmakla kalmadı, Türkiye'nin AB sürecinde yolunun açık olduğunu görmenin sevincini ve keyfini de masa ile, büyüterek paylaştı da... Mehmet Ali Birand'ın Almanya Başbakanı ile yaptığı çok umut verici program kadar anlattıkları da önemliydi. Çünkü perşembe günü "Alman Başbakanı ile konuşmanın en büyük avantajı, kamera karşısında söylenenler değil. Ayaküstü yapılan sohbetin açtığı kapılar" diye yazdı.
*** Ankara ve İstanbul'da Türkiye'nin açılan kapılardan ileriye doğru hamle etmesini istemeyen soğukkanlı caniler Azrail ile yarışsa da, Schroder'in Türkiye'nin aralık ayında AB'den müzakerelerin başlaması için onay alacağını, Fransa'ya da kefil olacak bir netlikte ifade etmesi yarına olan güveni çoğaltıyor. Mehmet Ali Birand'ın deyişiyle Schroder'in söyledikleri "Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlayacağı ve bunun da 2005 yılı içinde gerçekleşeceğinin en önemli teminatı..." İçeriden ve dışarıdan büyük bir arzuyla engellenmek istense de, hatta bu kana susamış bir Tazmanya Canavarı kimliğiyle yapılsa da, bugün itibariyle Türkiye artık "müzakere sürecine" hazırlanmalı. Nitekim, Birand dünkü yazısında da bu sürecin zorlu çerçevesini tanımlamaktaydı...
*** Aralık ayı çok yaklaştı... AB ile müzakereye oturulduğunda bu görüşmelerin çerçevesini çizecek olan "strateji" ne olacak? Sınırlarımız nelerdir? Baş müzakereci olarak kim atanacak? Şimdiden biliyoruz ki, üç kritik noktada Türkiye durumu yeniden gözden geçirip, konumunu yeniden tanımlayacak. Bunlardan ilki malidir. AB'nin en büyük sorunlarından biri bütçe konusu. AB mali olarak ciddi bir sıkıntıda. Türkiye'nin gelişmesini, özellikle de tarımsal kalkınmasını çok cömertçe finanse edecek bir dermanı yok. Türkiye AB sürecinin kendisine getireceği avantajları dikkate alarak parasal haklarından bir ölçüde taviz verebilir mi, veremez mi? İkinci konu, ağırlıklı oy kullanma sorunu... Türkiye'nin AB içinde nüfusuna oranla oy sahibi olma ihtimali adaylarda çekingenlik yaratıyor. Belli ki, bu konu da müzakere öncesi çok önem taşımakta... Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı itibariyle geride, söz sahibi olarak ileride olma ihtimali az gibi görünmekte... Üçüncü konu ise, serbest dolaşım... Görüldüğü kadarıyla, bu sorun diğerleri arasında en çabuk aşılabilecek olanı... Bunlar müzakere başlangıcının gündemi... Schroder'in demecinin sonrasında Türkiye'nin de gündemi olabilir... Olmalıdır da...
*** AB karşıtları sürekli olarak bize yeşil ışık yakılmayacağını söyleyip duruyor. İçlerindeki arzu da, Türkiye'ye yeşil ışık yakılmaması zaten... Ancak durum onların istedikleri gibi gelişmiyor. Avrupa Konseyi Parlamentosu'nun Türkiye'yi gözetlemeye son vermesi ertesinde Schroder'in Mehmet Ali Birand'a verdiği demeç artık pek büyük bir engelin kalmadığı inancını pekiştiriyor... "Bu iş tamam" ise müzakere sürecine yavaş yavaş ısınmaya başlamalıyız. Sevinmeye az kaldı. Bunun hemen ertesinde şaşırıp kalakalmaya da hiç gerek yok doğrusu...
|