| |
|
|
Karpuz kes de yiyelim, derdini söyle bilelim abicim?
Sevgi'nin Günlüğü
İstanbul'da yaz demek, boğaza nazır mekânların açılması demek. Laila, Reina, Anjelique... Gitseniz de gitmeseniz de yaz sezonunun gündeminin baş tacıdır bu mekânlar. Hatta bazen ekonomik krizlere, ne olacak bu memleketin hali vaziyetlerine bile taşınır. Laila'nın ilk açılış günü taklaya geldi, Reina kısmet olmadı. Duydum ki Nişantaşı'ndaki mekanım Salomanje Kuruçeşme'deki New Yorker'ın yerinde Safran'la birleşmiş. En iyisi gidip yakın markaja almak. Bol basamaklı girişten sonra ilk katı bar, ikinci katı restoran SafranSalomanje'den içeri daldım. Sevgilim yurtdışında, ayağım alçıda (aşil tendonu sendromu), sek sek basaraktan yürümekteyim... Erol Kaynar ve Ayşegül Hanım hemen acınacak halimden kurtulmam adına beni bara konuşlandırdılar. Kurban olduğum Allah, bir yerden alırken bir yerden veriyor. Yanıma dünya tatlısı Ayşe düştü. Ayşe fotoğrafçı; almış kamerasını milleti şip şaklıyor. Tabii hemen kaynadım. Bu arada tepemde pişmiş kelle gibi sırıtan bir Amerikalı belirdi. Biliyorum en ufak bir bakışımda ihale üstüme kalacak, abi fena halde bayıltacak. E meraklıyım da etrafı kesmem lazım, mümkün mertebe kovboyu pas geçerek bakınıyorum. Buradan SafranSalomanje'ye gideceklere duyurulur. Aman diyeyim dostlar, birinci katta merdivenin yanındaki sulu bölge basamak değil, üzeri cam hiç değil. Havuz abicim havuz.!! İlk gecenin kafadan beş leşi var. Alkolden mi? Fazla oksijenden mi? Havuza düşen düşene. Aman da ne keyifliyim, Ayşe ile resim çekip makara yapıyorum, ohh müzikler de insanlar da yıkılıyooo derken, kovboydan ses geldi. "Siz model misiniz?" Burası Türkiye yok öyle, bende manken iltifatlarını yiyecek göz var mı? Üstelik namım diğer Pompişken. Buzz gibi "yürüüüü" bakışı çekip, sırtımı döndüm. Vallahi bu aralar kafam erkeklerin bu densiz, kendini bilmez asılma durumlarına takılıyor. Yok yok çok bozuluyorum aslında. Yolda "yavruumm" diye çığırdıkları ya da arabayla sıkıştırdıkları hatunları tavlayabilmiş kaç erkek var? Ya da paranız, ününüz varsa bize ne? Ha kabul , para-ün ikilisinin erkeklere kazandırdığı sayısız çıtırkıtır mevcut ama bari accık analiz kabiliyetiniz bulunsun yaaa. Geçenlerde arkadaşım ve on dört yaşındaki kızıyla Makro'ya alışverişe gittik. Biz alışveriş yaparken, arkadaşımın kızı arabada müzik dinlemek istedi. Araba kapının önünde park edilmiş vaziyette. İşimizi bitirdik, yola koyulduk ve arkadaşımın kızı anlatmaya başladı. Çocuğun yüzü sapsarı. Otopark görevlisi açık cama dayanıp kıza "Çok güzelsiniz", "Yaşınız kaç?", "Görüşelim" ayakları çekmiş. Tabi çocuğun eli ayağı dolanmış. Şimdi bu nasıl bir zihniyettir. Hap kadar kıza, Makro'nun önündeki otoparkta, hangi cesaretle? Nasıl yani? Ha? Sevgi'ye bu hafta gelenler geldi. Kadın olmak, genç, güzel görünmek suç mudur? Havalı, bakımlı bir kadın cumburlop yatağa dalar imajı nereden küçük beyinlere yerleşmiştir? Hadi biz cevabını veririz de ya minicik kızlar? Çok bozuğum çookkk. sevgunluk@yahoo.com
|