Siyasi oryantalizmin ötesine geçmek...
CHICAGO
Türkiye'nin çevresinden başlayarak Büyük Ortadoğu coğrafyasının "derin probleminin" demokratik değerlerden uzak olmak olduğunu, bunun sadece bölgenin refahıyla ilgili olmadığını, bölge halklarının güvenliğini de bire bir ilgilendirdiğini görmek gerekiyor.
Bölgede ana rengi demokrasi dinamikleri oluşturmadığı sürece şu ya da bu nedene bağlı olarak zenginlik üretmek ya da biçimsel olarak otoriter gözükmeyen sistemlere geçiş için bir şeyler yapmak yeterli olmayacak. Hem dünyanın dinamikleri bakımından, hem de bölge halklarının ciddi güç harcanarak bastırılan talepleri bakımından bu böyle. Demokrasi, bölgenin refahını ve güvenliğini kuracak dinamiklerin zemini haline gelmiştir.
Bölge dinamikleri ile şekillenen demokrasi denkleminin işlemesi için, aşlması gereken birkaç psikolojik engel var.
Öncelikle, bölgedeki rejimlerin kendi otoriter uygulamalarını "korunaklı" hale getirmek için, demokrasiyi bölge halklarına başka güçlerin nüfuz aracı gibi gösteren yaklaşmlarını aşmak gerekiyor. Otoriter rejimler kendi hegemonya alanlarını eleştiriden muaf tutmak için demokratik değerleri bir "Truva atı" gibi gösterme konusunda ciddi maharet sahibidirler. Truva atı psikolojisi, bölge halkının yaşama koşulları ve dünyanın neresine düşen bir siyasi etkinlik içinde yer aldıkları fotoğrafı ile yüzleştirilmelidir.
Daha ciddi çabayı ise, bölge halklarının demokrasi talebinin, Batı'nın bölgeye demokrasi getirmek isteyen her projesine doğrudan ve kayıtsız destek olarak algılanmaması gerektiğini anlatmak için göstermek gerekiyor. Bölge halklarının demokrasi talebi, bunun Batı'nın belli masa baş çalışmaları ile şekillenmiş demokrasi projeksiyonlarına katıksız katılım kolaycılığı ile ilgisi olmayan bir derinlikten işlemektedir.
Özgürlük, insan hakları ve hukuk devleti gibi talepler konusunda bölgede ciddi dinamikler vardır. Lakin, Transatlantik içindeki güç çekişmesinin bu dinamikleri kullanarak kendi mücadelesini vermesi ve bu çıkar çekişmesini bölgeye demokrasi getirme çabası altında gözlerden saklamaya çalışması, tamamen ters tepecek ve hiçbir şekilde işlemeyecek bir "girişim" olacaktır.
Batı kendi kültürel modeli içinde ürettiği siyasi projeksiyonu, diğer kültürel modellere dayatma yanlışlığına sık sık düşmektedir. Oryantalizmin siyasi türevi olan bu tutum ise, en çok evrensel değerlere zarar vermektedir. "Siyasi oryantalizm"e tepki veren kitleler, demokratik değerlerle çatışma pozisyonuna girmektedirler.
Bu nedenlerle, Büyük Ortadoğu ve Afrika girişimi, siyasi olduğu kadar felsefi bir yaklaşm içermelidir. Bölgede demokrasi ve refah dinamiklerinin güç kazanması için, yani bir bakıma değişimin önündeki yapısal engellerin kalkması için kurgulanmış bir girişimin, aynı zamanda G-8'in zihniyet biçimine de katkı yapacak açılımların zemini olması gerekir.
G-8 gündemi ile Büyük Ortadoğu ve Afrika girişiminin iç içe geçmiş olması, bölgeyi demokrasi ve refah ile yakınlaştırma perspektifi içerirken, aynı anda, G-8'in siyasi paradigmasını yenileme zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Ortak ilkeler ve genel prensipler çerçevesinde, dünya için ortak refah, ortak bir gelecek, ortak güvenlik ve ortak bir dil üretmek için, G-8 paradigmasının başka kültürlere ve siyasi özgüllüklere dönük tek bakış açısından ve yüzeysel yöntemlere dayalı yaklaşmlardan uzaklaşması zorunludur.
Demokrasi ve refah temelinde ortak bir gelecek için adım atılması, "siyasi oryantalizm"in ötesine geçen bir felsefi yaklaşmın üstüne bina edilecek bir siyasetle mümkündür ancak...
|