AB ve İKÖ coğrafyası...
AMSTERDAM - AB dönem başkanlığı görevini devralan Hollanda açısından Türkiye bir çeşit test olacak. Hollanda'nın dönem başkanlığı sırasında kaydadeğer bir başarının ortaya çıkması, Türkiye'nin üyelik müzakereleri için tarih almasıyla mümkün. Çünkü şu anda AB içindeki en dinamik gündem Türkiye... Türkiye'nin durumunun değerlendirileceği önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak olan rapor bilinen gündemleri içerecek; siyasi kriterlerin yerine getirilip getirilmediği, uygulamada nasıl bir yol alındığı gibi.. Bunun yanı sıra Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesinin AB üzerinde nasıl "etkiler" yaratacağı şeklinde bir yeni bölüm de olacak. Kuşkusuz bu bölüm yeni siyasi kriterler oluşturulması anlamına gelmiyor. Türkiye'ye dönük değerlendirmelere bir vizyon üretme amacını taşıyor. Bu tip bir değerlendirme her ülkeye yapılmıyor. Büyük ülkeler bu kapsama giriyor. Örneğin böyle bir çalışma daha önce İspanya için yapılmıştı. Kuşkusuz Türkiye gibi coğrafya ve nüfus olarak büyük bir ülkenin değerlendirilmesi birden çok boyutu içerecektir. Fakat görünen gündemde yer alacak en önemli bölüm, Türkiye'nin yaratacağı yeni siyasi boyutlarla ilgili olacaktır. Türkiye gibi değerler arasındaki en "sıcak temas" noktasını oluşturan bir siyasi varlığın, değerler arasında en ciddi "soğuk savaş" yaşanması ihtimalinin ortaya çıktığı bu zaman diliminde yepyeni bir boyut oluşturacağı açıktır. Türkiye değerler arasındaki tek düze ilişkinin aşılması ve bir üçüncü boyut oluşturulması bakımından en ciddi fırsatları barındırmaktadır.
*** Dünyanın belli, öngörülebilir ve şeffaf bir düzen tarafından yönetilebilmesi için Batı'ya ve Doğu'ya düşen görevler var. Transatlantik ittifaktaki çatlamanın da işaret ettiği gibi bugün Batı "güvenlik" ve "özgürlük" bakış açılarının karşı karşıya geldiği düzlemler üretmektedir. 11 Eylül'den sonra ABD ve AB arasında ortaya çıkan tarz farkı, giderek değerlerin algılanması noktasında bir ayrışmaya dönüşmüştür. Güvenlik adına özgürlüklerin geri çekildiği refleksler bu çelişki arasından ortaya çıkma fırsatı bulmuştur. Bunun ise bugün hiçbir işe yaramadığı daha açık görülüyor. Türkiye ise bu dönemde, dünyadaki en sert siyasi coğrafyanın tam ortasında demokratik açılımlarını en dinamik şekilde gerçekleştiren bir ülke olarak öne çıktı. Etrafındaki binbir türlü istikrarsızlaştırıcı gelişmeye rağmen, dünya üzerinde demokratik açılımları en güçlü şekilde gerçekleştiren ülke olarak ayrıksı bir yer edinmesi, başlı başına bir "referans" alanı olmasını sağlamıştır. Bu nedenle G-8 Zirvesi'nde demokratik açılımlar ya da terörle mücadele konusunda sözleri en dikkate alınan ve "G-8 coğrafyası" ile, geniş anlamda "Büyük Ortadoğu coğrafyası"na, dar anlamda ise "İslam Konferansı Örgütü coğrafyası"na aynı anda mesaj verme kabiliyeti olan ülke konumunda değerlendirilmiştir.
*** Öte yandan gerek G-8 coğrafyasına, gerek AB'ye ve gerekse geniş anlamda Büyük Ortadoğu coğrafyasına, dar anlamda ise İKÖ coğrafyasına değişik boyutlarda güçlü mesajlar verme kabiliyetine sahip olması Türkiye'yi Büyük Ortadoğu coğrafyası ya da İKÖ coğrafyası açısından "demokratik katalizör" konumuna sokmaktadır. Her türlü siyasi fırsatçılıktan uzak durularak, tamamen ilkeler ve dünyanın ortak iyiliği temelinde İKÖ coğrafyasına verilen mesajlar, demokrasi, laik değerler, hukuk devleti, kadın-erkek eşitliği ve şeffaflık konusunda bu coğrafya ile doğrudan iletişim kurulmasını sağlayan bir zemin yaratmaktadır. Böylece otoriter yapılar karşısında, demokratik dinamiklerin güçlenmesi için en ciddi katkı Türkiye sayesinde mümkün olmaktadır. AB'nin Türkiye'nin siyasi boyutunu ve AB üyeliği yolunda ilerlemesinin etkilerini bu katkı ekseninde ele alması zorunludur...
|