| |
Saraybosna mı, Kudüs mü?
Türkiye'nin Kuzey Irak'ta yeni sayfa açarak Kürtler'in özerkliğine yeşil ışık yaktığı bir dönemde Celal Talabani, Ankara'ya geldi. Kuzey Irak'ı istihbarat üssüne dönüştüren İsrail'in peşmergeleri eğittiği, İran ve Suriye'yi karıştırmayı amaçlayan operasyonlar yaptığı (Türkiye'yi de kapsamadığı ne malum) haberleri, ziyaretin önemini daha da artırdı. Talabani ile görüşmelerde ağırlığı üç konu oluşturacak: Kuzey Irak'ta federatif yapının, yani özerkliğin sınırı, Kerkük'ün durumu ve nihayet bölgedeki PKK/Kongra-Gel silahlı militanlarının faaliyetleri. Aslında Kuzey Irak'ın federatif yapısıyla Kerkük'ün statüsü konuları birbiriyle içiçe geçmiş durumda. Çünkü, Kürtler, Kerkük'ü "Kürdistan'ın ayrılmaz parçası", hatta başkenti görüyor. Kerkük yasaları Güney Kürdistan Parlamentosu geçen Şubat'ta özerk bölgenin sınırlarını şöyle çizdi: "Kürdistan bölgesi, Ninova, Duhok, Erbil, Kerkük, Süleymaniye ve Diyala vilayetlerinin 19 Mart 2003 tarihinde (Irak savaşının başladığı gün) Kürdistan Bölge Yönetimi'nin denetiminde olan toprakları ile 18 Mart 2003'teki eski Yeşil Hat'tın kuzey ve batı bölümlerindeki topraklardan oluşur." Irak "Geçiş Dönemi Yönetim Yasası"nda, yani yürürlükteki geçici Anayasa'da ise hem Kürtler'in çizdiği sınırı kabul eden, hem de Kerkük'le ilgili çözümü erteleyen hükümler yer aldı. Örneğin yasanın 53/A maddesinde, "Kürdistan Bölge Yönetimi, 19 Mart 2003'te bu idarece yönetilen Dohuk, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Ninova vilayetleri topraklarının resmi yönetimi olarak tanınır" denildi. Ancak 58'inci maddede Saddam rejiminin zorla göç, sürgün, başka yerlerden insan aktarılması gibi yöntemlerle Kerkük dahil bazı bölgelerin nüfus yapısını değiştirdiği, ayrıca siyasal amaçlarla vilayetlerin sınırlarıyla oynadığı hatırlatılarak, bunların düzeltilmesi gerektiği vurgulandı. İzlenecek yöntem de şöyle sıralandı: Zorla göç ettirilen, sürülen, kovulan ya da milliyeti değiştirilenlerin haklarının geri verilmesi. Sınır değişikliklerinin de kalıcı Anayasa ile düzeltilmesi. Maddenin en can alıcı hükmü şu: "Kerkük dahil tartışmalı bölgelere ilişkin nihai karar, bu önlemler tamamlanıp dürüst ve saydam nüfus sayımı yapılıncaya ve kalıcı Anayasa onaylanıncaya kadar ertelenecek." Zamana karşı yarış Bu hükmü açarsak; Kerkük'ten önce Saddam döneminde uygulanan Araplaştırma politikasının izleri silinecek, sonra nüfus sayımı yapılacak, bunu da kentin statüsüyle ilgili referanduma gidilmesi izleyecek. Bir başka deyişle, Kerkük halkına "Kürdistan'a bağlanmak istiyor musunuz" diye sorulacak. Bu aşamaya 2005 sonu ya da 2006 başında ulaşılacak. İşte Kürtler yoğun biçimde o kader referandumuna hazırlanıyor. İlk hedef olarak Araplar'ı seçtiler. Saddam döneminde kente ve çevresine yerleştirilen Araplar, Kerkük'ü denetleyen ABD birliklerinin de desteğiyle evlerinden, topraklarından çıkarılıyor. New York Times, Kerkük ve çevresinden sürülen Araplar'ın sayısının 100 bini geçtiğini bildirdi, Kürt yetkililerin "Saddam döneminde gelen Araplar'ın bir teki bile kalmayacak" dediklerini yazdı. Kerkük'ün Kürt olan valisi Abdurrahman Mustafa da, kent nüfusunda Kürtler'in oranının yüzde 53'e ulaştığını açıkladı. Bu koşullarda 1.5-2 yıl sonraki referandumun sonucunu kestirmek için falcı olmaya gerek yok. Dışişleri Bakanı Gül, "Kerkük'te oldu bittiye izin vermeyeceğiz" diyor. Talabani'ye de "Kentteki Kürt, Şii, Arap ve Türkmen gruplar arasındaki rahatsızlığın infial noktasına gelmesine izin vermeyin" çağrısı yapılacağı söyleniyor. Hatta, Kerkük'ün Saraybosna'ya dönüşebileceği uyarısında bulunulması da bekleniyor. İyi ama "Kerkük, Kürdistan'ın Kudüs'üdür" diyen Talabani bu uyarılara acaba ne kadar kulak asar? Hele Kudüs'te kendinden başka kimseye hayat hakkı tanımayan İsrail'in desteğini aldıktan sonra...
|