| |
Rock'un 50. yılı kutlu olsun!
Ne acıdır ki cennet vatanda kendini ifade etme elemanları araba, cep telefonu, giyim kuşam ve taraftarlık dışına çıkmıyor. Çeşitlilik yok denecek kadar az. Merak yok. İlgi alanını besleyecek unsurları hayatına sokmak adına vatandaşın bir çabası da yok.
Dün yolculuk sırasında rock'un 50. yılını kutlamak için hazırlanmış Rolling Stones dergisinden söz etmiştim. Beatles'dan Elton John'a, Led Zeppelin'den The Doors'a onlarca figür hakkında muhteşem bir derleme yapmışlar. Üstelik işi işe yaptır modeliyle. Yani Elvis Presley hakkında U2'nun Bono'su yazmış, Muddy Waters hakkında ZZ Top'tan Billy Gibbons yazmış... Başka dergilere geçtim sonra. Hepsi rock'un 50. yılı üzerine muhteşem sayılar hazırlamışlar. Karıştırdıkça, yok olup gittiğini düşündüğüm birçok grubun hâlâ albüm çıkarıp, konserler verdiğini öğrenince; hem şad oldum hem de şaşırdım. Ersen ve Dadaşlar'ın albüm çıkarıp tura çıkmaları gibi bir şey bu. Var olmaları, talep edildikleri anlamına geliyor. Eskisi gibi olmasa da plakları satılıyor, ufak salonları doldurabiliyorlar. Bu aynı zamanda çeşitliliğin ne kadar çok olduğu anlamına da geliyor. İnsanlar kendilerini ifade etmek için hatları keskin sayılabilecek tercihlerde bulunur. Tercihlerin ne olduğu önemli değil. Önemli olan yaptıkları tercihe tutkuyla olmasa bile sarılmalarıdır. Dahası zamanla da değişebilir... Biri rock dinler, öteki hiphop'a tapar, biri tenis oynar, öteki pul biriktirir, biri hayvan besler, öteki Tarantino'dan nefret eder... FARK ETMEZ... En sevdiği adam Tarkan olsa gidip CD'sini almaz. Televizyonda klibi döner nasılsa diye düşünür. Dönmese de fark etmez, bir yerlerde denk gelir nasılsa. İnsan yaşamı fark etmez üzerine kurulduysa renksizleşir, sıradanlaşır. Bir şeyler mutlaka fark etmeli! Çeşitlilik olmalı ve bu çeşitlilik yaşatılmalı. İster rock olsun, ister Türk sanat müziği, ister tespih koleksiyonu olsun, ister gazoz kapağı koleksiyonu... Rock'un 50. yılı benim için herhangi bir şeyin 50. yılını kutlamaktan çok daha önemli. Ben kendimi sevdiğim gruplarla, bir milyon kez dinlemekten bıkmadığım şarkılarla ifade edebiliyorum çünkü. Ayna karşısında çaldığım hayali gitarın verdiği zevki anlatamam. Ritchie Blackmore'un, James Dio ile bir kez daha Rainbow çatısı altında bir araya gelme ihtimali beni fena halde kızıştırıyor. Bir 4x4 mü, yoksa Rainbow konseri mi? Seksenlerin ortasında dağılan Quiet Riot gibi sıradan bir grubun vokalisti Kevin DuB- row'un bir sokak arasında öldüğünü düşünürken, yeni bir albüm yaptığını öğrenmem beni fena halde mutlu ediyor. Bir koli yeni cep telefonu mu, yoksa DuBrow'un yeni CD'si mi? Saçma da olsa, yanlış da olsa fark etmeli... Ve rock tarihinin en baba albüm adıyla bitirelim: For Those About To Rock We Salute You...
|