| |
Kıyametin arefesinde
Bugün Dünya Çevre Günü. Daha doğrusu katlettiğimiz dünyaya ağıt yakma günü... Bugün okyanuslarına her yıl 21 milyon varil petrol boşalttığımız, hergün 50-70 canlı türünü yok ettiğimiz mavi gezegene timsah gözyaşları günü. Bugün akarsularını, göllerini ve denizlerini la- ğım çukuruna, ormanlarını beton yığınına, gö- ğünü zehir deposuna, hayvanlarını sirk cambazına döndürdüğümüz küremizden "Çevre şenlikleri" ile özür dileme günü. Bugün Pentagon raporlarında "En geç 15 yıl sonra kopacak" denilen kıyametin tek sorumlusu insanın, bencilliğini gizleme günü. Bugün yaşam alanları ellerinden alınmış kurdun, kuşun, balığın yas günü... İnsanoğlu 5.7 milyar yılda meydana gelen gezegenimizi nasıl oldu da 100-150 yılda yok olmanın eşiğine getirdi? Bu sorunun cevabını o sürecin başındaki bir çığlıkla vermeye çalışalım. Beyaz adama mektup İşte Seattle kabilesi şefi Sealth'ın topraklarını beyazlara satmasını öneren ABD hükümetine 1854'te gönderdiği mektup: "Bu toprağın her karışı bizim için kutsal. Işık saçan çamın her iğnesinin, kuytu ormanlarda her sis parçasının, her böcek vızıltısının anılarımızda ve yaşamımızda kutsal yeri var. Ağaçlardan sızan sular, atalarımızın anılarını taşıyor. Biz toprağın parçasıyız, toprak bizim parçamız. Çiçekler ablalarımız; geyik, at, kartal ise kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki çiğler, midillinin sıcaklığı ve insan, hepsi aynı ai- lenin üyeleri. Derelerden ve ırmaklardan akan bu ışıltılı su, sadece su değil, aynı zamanda atalarımızın kanı. Suyun şırıltısı, babamın babasının sesi. Beyaz adamın örflerimizi anlamadığını biliyoruz. Çünkü o gece gelip istediği toprağı alan bir yabancı. Toprak onun kardeşi değil düşmanı. Ve o toprağı ele geçirince, bir sonrakine göz dikiyor. Anası olan toprağı, kardeşi olan göğü alınıp satılacak, yağmalanacak şeyler görüyor. Açgözlülüğü tüm toprakları yutacak, arkasında yalnızca çöl kalacak. Beyaz adamın kentlerinde huzurlu bir köşe yok. İlkbaharda yeşeren yaprakların sesini, bir böceğin kanat çırpışlarını dinleyecek bir yer de yok. Herhalde vahşi olduğumuz için anlamıyoruz. İyi ama bir su kıyısında geceleri kurbağanın ve ağustos böceğinin sesini dinlemedikten sonra orada yaşamanın ne anlamı olabilir ki? Toprak ana ve çocukları Hava Kızılderili için çok değerli; çünkü herkes, her şey, hayvan, ağaç, insan aynı soluğu paylaşıyor. Teklifinizi düşüneceğiz. Ancak kabul etmeye karar verirsek, bir koşulum olacak: Beyaz adam bu toprağın hayvanlarını kardeşi olarak görecek. Çayırlarda bir trenin ezdiği bin kadar yaban öküzü gördüm. Ben bir vahşiyim, duman püsküren demir atın, nasıl yaban öküzünden daha de- ğerli kabul edilebileceğini anlamıyorum. Hayvanların ölümü sonunda insanın ölümü demek. Her şey birbirine bağlı, her şeyi birbiri tutuyor. Toprağın başına gelecek felaket, sonunda toprağın oğullarını da bulacak. Beyaz adam da bu sondan kaçamaz. O da yok olacak, belki herkesten önce. Yatağınızı kirletmeye devam edin, bir gece kendi pisliğinizde boğulacaksınız. Biz vahşiyiz; beyaz adamın öküzleri katletmesini, yaban atlarını evcilleştirip yaşam sevincini elinden almasını, sisli ormanları ve çiçekli tepeleri soldurmasını anlayamıyoruz. Çalıkuşu nerede? Yok oldu? Kartal nerede yok oldu? Geyik nerede? Yok oldu. Hayatın sonu ve hayatta kalabilmek için birbirinize saldırmanızın başlangıcı..." İşte o günler geldi veya gelmek üzere..
|