| |
Tatil köyü ve asker ocağı arasında fark var mı?
İki gün öncesine kadar yorganla yatarken (üstelik kafayı da içinde muhafaza ederek) son iki gündür cehennemin ortasına düşmüş durumdayız. Doğa artık ara sıcakları pas geçti. Muhteşem gövdelerimiz bir anda "ana sıcaklara" maruz kalıp bitap düşmekte. Bu köşeyi defalarca boşa kullanıp, yaz ve sıcaktan hoşlanmadığımı ifade etmiş idim. Gereksiz yere uzayan gün, sivriler ve beraberinde değişik bazı haşereler ve tabii ki turizm sektörünün "Hadi Mansur şimdi gez, sonra öde, nakitte yüzde yirmi indirim, her şey dahile geeeeel" baskısı bendenizi fevkalade yormakta. Yanlış anlaşılmasın niyetim turizm sektörünü eleştirmek değil. Dar gelirli gidip dinlenmeli, açık büfeye dadanmalı... Sadece bana uymuyor onu anlatmak istiyorum. Zaten hayatımda bir kez gittim tatil köyüne. O da vatani görevimi bitirir bitirmez gerçekleşmişti. Askerlikten sonra insan her şeyin elinin altında olmasını istiyor. Geniş bir yatakta dilediğince bez, açık büfeye dadan, turistlerle futbol geyiği yap, garson kola getir, garson küveti birayla doldur! Gönül bu, ister ama bir tatil köyünün kışladan farklı olmadığını anlarsınız kısa sürede. Kışlada çavuş koğuşu basıp kalk diye taciz eder, tatil köyünde "house keeping" basar. Askerden yeni geldiğiniz için "rahatsız etmeyin" tabelasını kullanma ayrıcalığınız olduğunu unutmuşsunuzdur. Kahvaltı... Askerin kahvaltısı Eti kek ve kremalı bisküvidir. Tatil köyünde kahvaltıyı büyük olasılıkla kaçıracağınızdan "o" kıvamda bir şeyler kemirir, plajın yolunu tutarsınız. Plaj ve şezlonglar saatler öncesinden Almanlar tarafından istila edilmiştir. Bir ülkenin geleneklerine bu kadar bağlı olması duygulandırıyor insanı, ama şu garip de bir şemsiyenin altına çökse, nimetlerden faydalansa fena mı olur... Sabah sporu... Kızgın kumda çöreklenecek bir şezlong bulmak için sağa sola koşuşturma eylemi olarak mütalaa edilebilir. İçi su dolu balonu karşı takımdan birine fırlatma etkinliklerinden daha iyidir gibime geliyor. Sıcaktan acıkmayacağınız için öğlen içtimasını pas geçip, belki şezlong boşalır diye plajda pusuya yatarsınız. Ama Alman havlu bırakıp da gider... Öğlen ve akşam saatleri arasında çocuk gürültüsü dışında bir şey olmaz genelde. Akşam açık büfesine hücum borusu ile birlikte süngü takarsınız ama yine nafile. Orta direk bir Alman ailesini geçmeniz mümkün değildir. Adamlar bir yandan elli hafta çalışıp, bir yandan da tatile gelecekleri tatil köyünden maksimum faydalanma kurslarına giderler. Askerde kuyrukta beklersiniz, tatil köyünde de. Aç aç... Ukraynalı dansçıların gösterisi dersem itirazınız olmaz herhalde. İkisinin arasındaki tek fark, askerde amele yanığı olurken, tatil köyünde bronzlaşırsınız. Nereden sardım ben bu geyiğe ya? Ha, yaz geldi...
|