|
Bir kadın bir savaş
|
|
Gösterişli sahneleriyle izleyiciye bir destan sunan "Truva"daki karakterler uzak bir çağdan geliyor. Homeros'un dev yapıtı İlyada bu filmle yeniden hayat buluyor.
*** Truva
Bunca kan ve ölüm yalnız güzel bir kadın için...
Karşımızda "Gladyatör"deki gibi bilgisayarla yaratılmış sanal değil, gerçek devasa mekanlarda çekilmiş, binlerce figürana dayalı, sinemanın tüm çağdaş olanaklarını çok iyi kullanan bir film var
Orada, bizim çok yakınımızda, İda Dağları'nın Ege rüzgarlarının okşadığı sarp yamaçlarına kurulu antik Truva kentinin hemen önünde, tarihin en büyük savaşlarından biri yaşandı. Savaş denince akla gelen herşey vardı orada: Kişisel tutkular, hınçlar, kıskançlık ve rekabet duyguları, milliyetçi ve hamasi kaygılar, cesaret, kahramanlık ve gözüpeklik kadar korkaklık ve zaaf gösterileri, ihanet, intikam ve ihtiras kadar soyluluk ve onur dışavurumları. Ve hepsinden öte, kan, bol bol kan ve ölüm... Ve de tüm savaşlardan farklı olarak, bu büyük savaşın nedeni; bir kadın, tek bir kadın yüzünden iki büyük gücün birbirine girmesi, Truva'nın çöküşüyle bir büyük uygarlığın yok olması ve belki de tarihin yön değiştirmesi. Gerçi Homeros'un bu olayı anlattığı destandakinin tersine,Truva Savaşı'nın aslında bir ekonomik güç ve jeopolitik denetim savaşı olduğu da söylendi. Ama insanlar hep bu savaşa, Truva kralı Priam'ın çapkın oğlu Paris tarafından kaçırılan Sparta kraliçesi güzel Helen'in neden olduğuna inanmayı tercih ettiler. Bence çok da iyi yaptılar. Kabul etmek gerekir ki, bu yeni tarihsel film (ki aslında Homeros'un dev yapıtına bütünlük taşıyan ilk önemli ve ciddi yaklaşım sayılabilir), yalnız Truva ya da antik Yunan üzerine olan filmleri değil, genelde tarihsel film türünü yenileyen ve yapılanları aşan bir yapım. Bir tür akıllı tarihsel film ya da "entelektüel epik" bu... Çünkü, filmde görkemli olan, yalnızca savaş sahneleri değil. Ayrıca senaryo da çok iyi. "Savaş gençlerin öldüğü, yaşlıların ise konuşup durduğu bir olaydır" ya da "Tarih kralları hatırlar, askerleri değil" gibi sözleri en son hangi üstün yapımda duydunuz?
GÖRKEMLİ SAHNELER Amerikalıların filmin yönetmenliğine Wolfgang Petersen'i seçmeleri boşuna değil. Ne de olsa bir Alman o...Ve bir Alman olan Schliemann'ın çılgın bir çabayla kazıp bulduğu Truva'yı ve hikayesini kim bir Alman'dan daha iyi anlayabilir? Bu çok güzel film, bizlere bir destan soluğu taşımakla kalmıyor. Herbiri çok iyi çizilmiş karakterleriyle, sanki Homeros'un dev yapıtı "İlyada" yeniden hayat buluyor. Tüm kişiler, çok uzak bir çağın içinden süzülüp geliyor ve perdede yaşayan karakterlere dönüşüyorlar. Böylece, aslında kahraman filan olmadan sadece oğlunun büyüdüğünü görmeyi dileyen bir Hektor'un çağın en büyük savaşçısı olan Akileus'un önüne atılmasını anlıyor, kral Agamemnon'un inanılmaz siyasal tutkusunu kavrıyor, Paris'in önce korkakça davranışıyla Truva'ya leke sürdükten sonra, yaptığını telafi etme çabalarındaki insancıllıktan ya da oğlunu yitirmiş yaşlı kral Priam'ın mateminden etkileniyorsunuz. Ve de, her saygın antik çağ Yunan erkeği gibi bir nebze "biseksüel" olan büyük cengaver Akileus, bir yandan "yeğenim" dediği genç Patraklos'a sırılsıklam aşıkken, öte yandan Truvalı soylu bakire Briseis'le gönül eğlendirmeyi de unutmuyor. Bu epik ter, kan ve savaş filminin en hatırlanan sahneleri arasında aşk sahnelerinin olması tuhaf değil mi? Akileus'le Briseis, Hektor'la karısı ve de elbette Paris'le Helen arasındaki derin ilişkiler, aslında bir "erkek filmi" olan yapımı kadınlar için de çok ilginç hale getiriyor. Yalnızca olayların odak noktasında Thetis (Akileus'ün annesi), Helen, Briseis gibi hatun kişiler olduğu için değil. Homeros'un anlatısına uygun olarak, bu büyük onur ve egemenlik dramının tam ortasında her şeye neden olan bir kadın bulunduğu için...
"Truva", "Gladyatör"deki gibi bilgisayarla yaratılmış sanal mekanlara değil, gerçek devasa mekanlarda çekilmiş, binlerce figürana dayalı, sinemanın tüm çağdaş olanaklarını çok iyi kullanan bir film. Gösterişli sahnelerin yanı sıra, dramatik yapısını ve psikolojik yaklaşımını da çok iyi kurmuş. O görkemli savaş sahnelerinin yanında, özellikle teke-tek döğüşler yıllarca unutulmayacak. Belki tek kusuru, tüm baş kişilerin sanki Homeros'un 400 yıl sonra destanlarını yazacağını bilir gibi, sürekli ölümsüzlükten, tarihe kalmaktan söz edip durmaları. Film belki öncelikle Yunan sanatı ve tarihine ilgiyi arttıracak ama ne de olsa Truva'nın yeri bizde!...Ve filmin mutlaka göreceği büyük ilgi, sanırım eninde sonunda o yöreye ve de Türkiye'ye yönelecek.
TRUVA (Troy) Yönetmen: Wolfgang Petersen Senaryo: David Benioff Görüntü: Roger Pratt Müzik: James Horner Oyuncular: Brad Pitt, Eric Bana, Orlando Bloom, Diane Kruger, Brian Cox, Sean Bean, Brendan Gleeson, Peter O'Toole, Saffron Burrows, Garrett Hedlund, Julie Christie Warner Bros filmi.
|