|
|
|
|
|
Sıradan insanların hüzünlü hikayesi
|
|
Paramparça Aşklar/Köpekler filminin ünlü Meksikalı yönetmeni Alejandro G. Inarritu görkemli bir filmle geri döndü. Sean Penn, Naomi Watts, Benicio del Torro'lu oyuncu kadrosuyla göz dolduran "21 Gram"ı sarsılmayı göze alanlar mutlaka izlemeli.
*** Bir avuç insanın hazin hikayesi
Hayatın en kederli yüzüne, en derin matemlerine pervasızca eğilen bu film, adına yaşam denen serüvene sanki derin bir denize dalar gibi dalıyor ve ondan eşsiz bir insan malzemesi bulup çıkarıyor. Sarsılmayı göze alıyorsanız mutlaka izleyin
Paramparça Aşklar/Köpekler filmiyle kendisine hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen Meksikalı yönetmen Alejandro G. İnarritu dönüyor. İlk filminin hemen tüm özelliklerini belki daha da görkemli biçimde yineleyen yine unutulmaz bir filmle... Film, zamansal kaymaların ve modern biçimde yaratılmış geriye-dönüşlerin ustaca monte edilmiş ileri sıçramalarla desteklendiği karmaşık ve zengin bir anlatımla, kaderleri birbirlerine düğüm düğüm olmuş bir avuç insanın hikayesini sunuyor. Önce anlamı ancak finalde beliren birkaç şiddet ve facia sahnesi görüyoruz. Sonra bu sis içinde yavaş yavaş insan figürleri belirmeye başlıyor. Örneğin çok ağır kalp hastası olan, ancak nakledilecek yeni bir kalple yaşaması mümkün olan bir matematik hocasını ve onun kocasından ne pahasına olursa olsun bir bebek isteyen eşini tanıyoruz. Hemen ayni anlarda, çok mutlu bir karıkoca ve dünya meleği şirin iki kızlarıyla tanışıyoruz. Alanında usta bir doktor olmasına karşın suç ve yasadışılıkla geçen gençliğinin günahlarından kurtulamayan yine iki çocuk babası bir adam ve kendisinden hayli yaşlı, ama sevecen eşi, bu karmaşık tabloyu tamamlıyor.
OYUNCULAR HARİKA Sonra bir gün bir yerde her şey ters gidiyor. Beklenmedik bir trafik kazası, bir kıyıma dönüşüyor, bir aileyi söndürüyor, kazadan yakayı sıyırır gibi olsa da zaten dengesi bozuk bir adam, duyduğu suçluluk kompleksiyle İsa'nın yoluna ve dinle aşırı bir bağlantı kurmaya doğru gidiyor. Öte yandan, kaçınılmaz ölümden belki arda kalan tek hayırlı şey olan bir insan kalbi beden değiştiriyor ve yeni sahibine hayata dönüş olanağı sağlıyor. Ama ne için, hangi yaşanmaya değer olay ve anı için? İnarritu, yazar Guillermo Arriaga'nın kaleminde, kendi dünyasına çok iyi uyan bir metin bulmuş. Hayatın en kederli yüzüne, en derin matemlerine pervasızca eğilen bu film, adına yaşam denen serüvene sanki derin bir denize dalar gibi dalıyor ve ondan eşsiz insan gözlem ve malzemesi bulup çıkarıyor. Tıpkı ilk film gibi "grenli" bir peliküle döşenmiş dijital görüntülerle ama sanki ondan biraz daha rahat ve sakin biçimde anlatılmış bu film, İnarruti için biraz da klasik olmaya gidişin önemli bir aşaması sanki... Bu hüzün yumağı elbette herkese göre değil. Hafta sonu "birazcık eğlence" arayan haz düşkünlerine göre değil örneğin... Ama başta Naomi Watts, Sean Penn ve Benicio del Toro'nun harika performanslarıyla kafalarımıza çakıldığı bu film, sinemayı ciddiye alıp onun her şeyi ama özellikle trajik insan öykülerini anlatmak için eşsiz bir araç olduğunu düşünenleri çok mutlu edecek ve bu filmden benzersiz bir tat alacaklar. Özellikle "Paramparça Aşklar" veya "Gizemli Nehir" gibi aynı yataktan akan son yılların trajedi soslu filmlerini sevenlere...
|
|
|
|
|
|
|
|
|