|
Cannes her zamanki gibi tartışma yarattı
|
|
14 yaşındaki bir Japon gencini en iyi oyuncu seçen jüri, bu cesur kararıyla Cannes 2004'e damgasını vurdu
Cannes şenliği, bilmem farkında mısınız, artık her yıl tartışmalı ve heyecanlı sonuçlarla sona eriyor ve ödüller tüm dünyada yankı yapıyor. Geçen yıl "Uzak" filminin çifte ödülüyle özellikle bizim için ilginç olan sonuçlar, bu yıl Michael Moore'un "Fahrenheit 9/11'le aldığı Altın Palmiye'yle olay yarattı ve batı basınında günlerce tartışıldı.
JÜRİNİN CESARETİ Politik bir belgesele Altın Palmiye vermenin yanı sıra, 14 yaşındaki bir Japon gencini en iyi oyuncu seçmek, şenlikteki üç Fransız filmini de bir biçimde ödüllendirmek gibi noktalarla suçlanan jüri, her şeye karşın Cannes 2004'e damgasını vuran ve bu 57. şenliği hep hatırlanacak bir olay haline getiren kararlarıyla cesur davrandı. Ve jüri başkanı Tarantino, hem Moore'un Altın Palmiye'sini, hem de Kore filmi "Yaşlı Çocuk"un Jüri Büyük Ödülü'nü eleştirenlere yanıtını verdi: "Kimi başyapıtların değeri ancak yıllar sonra anlaşılır. Biz bu değeri şimdiden gördük ve onları ödüllendirdik". Michael Moore'u fikirleri, görüşleri ve elbette "Fahrenheit 9/11" filmiyle birlikte yarınki Pazar Portresi'ne bırakalım ve size bu yıl Cannes'ın gazeteye yazdığımız yazıların dışında kalan geniş panoramasına topluca bakalım. Kimi ustalar bu yıl genelde düşkırıklığı yarattılar. Pedro Almodovar "Kötü Eğitim" (yarışma dışı açılış filmiydi), Kusturica "Hayat Bir Mucizedir", Yusuf Şahin bir yan bölümde gösterilen "İskenderiye...New York" filmleriyle eski başarılarını arattılar. Çin sinemasının büyük yeteneği Wong Kar-Wai, "2046" ile öyle bir bekleyiş ve gerilim yarattı ki, bu belki filmin aleyhine çalıştı ve son yılların en romantik filmlerinden biri olan bu olağanüstü duygusal ve şiirsel film, şenlikten eli boş döndü. 2004 yılı belki en çok, yarışma filmleri arasında iki belgesel ve iki canlandırma filmi olması nedeniyle, farklı türlere kapılarını iyice açan bir şenlik olarak hatırlanacak. Amerikan sineması en zayıf olduğu yıllardan birindeydi. Gerçi Altın Palmiye sonuç olarak ABD'ye gitti. Ama onun dışında, çok şeker olsa da ilkine kıyasla pek yenilik içermeyen canlandırma harikası "Shrek-2" veya Coen kardeşlerin en iyileri arasında sayılmayacak olan tartışmalı "Kadın Katilleri" çok alkış almadı. Stephen Hopkins'in eşsiz oyuncu Peter Sellers'e biraz zalim bir bakışla eğildiği "Peter Sellers'in Yaşamı ve Ölümü" de onu sevenlerin protestosuyla karşılandı. Festivali kapayan parlak MGM müzikali, besteci Cole Porter'in yaşam öyküsü olan "DeLovely" ise özellikle müzikal sevenler için tam bir şölen oldu. Yarışmada ön plana çıkan filmlerden Brezilya yapımı "Motosiklet Günlüğü" nün hiçbir ödül almaması hayretle karşılandı. Diğer filmlerin orta karar olduğu yarışmanın dışında kalan yan bölümlerdeki filmlerden örneğin usta sinemacı Jean-Luc Godard'ın "Bizim Müziğimiz", İranlı Abbas Kiarostami'nin deneysele yaklaşan iki filmi "Beş" ve de "10 Üzerine On", Çinli Zhang Yimou'nun Uzak- doğu döğüşleri balesi "Uçan Hançerler Evi", son derece sempatik Uruguay filmi "Whisky", "Salvador Allende" belgeseli, Afgan filmi "Toprak ve Küller", siyasal çağrışımlı Amerikan yapımı "Richard Nixon'un Öldürülmesi", ilgi toplayan yapımlar oldu.
BİZE GELECEK FİLMLER Bu yıl Cannes'daki filmlerden "Kadın Katilleri"önümüzdeki hafta bizde de çıkıyor. Hemen ardından "Shrek-2" ve "Fahrenheit 9/11" gelecek. Sonraki aylarda ise "Hayat bir Mucizedir", "Yaşlı Çocuk", "Motosiklet Günlüğü", "Salvador Allende", "2046", "Peter Sellers'in Yaşamı ve Ölümü", "Bad Santa" gibi filmlerin de seyirci önüne gelmesi bekleniyor.
|