|
|
|
|
|
|
Genetik gıdalar korkutuyor
Brezilya'dan Türkiye'ye doğru 30 bin ton soyayla yola çıkan gemiyle birlikte genetik değişime uğramış tarım ürünlerini tartışmaya başladık. Değişime uğramış gıdaların alerjiden bağışıklık sistemini çökertmeye kadar pek çok risk taşıdığı iddia ediliyor.
*** Genleri değişmiş gıdalar bütün dünyayı korkutuyor
Genetik değişime uğramış tarım ürünleri bütün dünyada tartışılıyor. Türkiye'de ise yıllardır tüketilen bu ürünler için yasal düzenlemeler eksik ve kamuoyunda bu ürünlerin nerelerde kullanıldığı, özellikleri ve riskleri yeteri kadar bilinmiyor
Şu sıralarda Global Wind isimli bir gemi Brezilya'dan yüklediği 30 bin ton soya ile Türkiye'ye doğru yaklaşıyor. Soyaların farkı "transgenetik" olması. Yani bilinen soyadan farklı olarak zararlı otlara karşı daha dayanıklılık gibi özellikler için genlerinin değiştirilmiş olması. Tıpkı Türkiye'nin her yıl ithal ettiği yüzbinlerce ton soya, mısır, kanola ve benzeri ürün gibi...
Peki bu ürünler ne yapılıyor? Öncelikle yılda 15 milyon tonluk hayvan yemi açığının önemli bir bölümü bu ürünlerle karşılanıyor. Bunun dışında yine ABD'den ithal edilen genetik olarak değiştirilmiş mısırlarla Türkiye'de üretilen "nişasta bazlı şeker" glukoz ve fruktoz şurubu olarak gazlı içeceklerden, tatlı şerbetine kadar pek çok alanda kapış kapış gidiyor. Ve ithal edilen bu tarım ürünleri için henüz bir standart ya da denetim sözkonusu değil. Bu konuda tam anlamıyla bir yetki karmaşası yaşanıyor ve yasal eksiklikler de cabası. İthal edilen tarım ürünleri ancak şikayet varsa denetleniyor.
Üstelik bu ürünlerin "transgenetik" olup olmadığını ölçebilecek laboratuvarların sayısı da son derece sınırlı. Ve bir de ülkede genetik ürünler konusunda bir politika da olmadığı için Türkiye sınırlarından gelip geçen milyonlarca tonluk gıda maddesini seyretmekle yetiniyor. Aslına bakılırsa bu bütün dünyada benzer biçimde yaşanan bir problem. 90'lı yılların başından beri baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiye karşı, ne yasalar ne de yasal denetim organları hazırlıklı değil. Ve daha önemlisi genetik teknolojisinin insan hayatına soktuğu gelişmelerin ne sosyolojisi ne de felsefesi yapılıyor.
TRANSGENETİK TARIM Genleriyle oynanmış ürünler genel olarak GM yani Genetik Modifikasyonlu ürünler olarak adlandırılıyor. Yapılan iş basit biçimde bu organizmalara başka organizmaların genlerinin kesilip yapıştırılması. Amaç bitkilerin zararlılara, hastalıklara karşı direncinin artırılması. Bunun dışında soğuk, susuzluk, güneş gibi dış faktörlere dirençli hale getirilmesi. Faydalar da bu noktada açığa çıkıyor. GM tohumlar kullanılarak yapılan üretimde maliyet hızla düşüyor, kısa sürede verimli ürün alınıyor, ilaç kullanımı azalıyor ve standart yükseliyor.
Bunun dışında tarım ürünlerinin raf ömrünü artırmak ya da patateslerin daha az yağla kızartılmasını sağlamak, çileklerin daha kırmızı olmasını sağlamak gibi amaçlarla da GM ürünler geliştiriliyor. Gen teknolojisi henüz çok az sayıda hücrede başarılı olabildiği için sınırlı sayıda üründe, şimdilik mısır, soya, pamuk ve kanola gibi bitkilerde ve kimi kümes hayvanlarında ticari olarak kullanılıyor.
RİSKLER DE VAR Ancak bütün bu faydalarına rağmen doğal olmayan, bir anlamda "kimyaları bozulmuş" GM ürünlerin insan metabolizmasında nelere yol açabileceğini kestirmek şimdilik pek mümkün değil. Bu kuşku bütün dünya tarafından paylaşılıyor. Ağır bir açlığın pençesinde kıvranan Zimbabwe'de hükümetin ABD'nin "transgenetik tohumla üretilmiş tahıl" yardımı önerisini kesin bir dille reddetmesinin ardında da bu kuşku yatıyor.
Risklerin başında antibiyotik direnç sağlayan genlerin insanları etkileme olasılığı, aktarılan genin yarattığ alerji, zehirlenme gibi olasılıklar var. Örneğin Brezilya kestanesi genleri ile soyada büyük bir ürün artışı sağlandı. Ancak kestanenin alerjik özellikleri soya fasulyesine de geçti. Benzer biçimde 1989 yılında GM ürünlerle beslenen hayvanların etleri yüzünden 37 kişinin ölmesi, yüzlerce kişinin ağır biçimde hastalanması kuşkuları artırdı. Araştırmalardan sonra bu ölümlerin doğrudan GM ürününden değil besi yerindeki kirlilikten kaynaklandığı da savunuldu, ancak kuşkular tam olarak giderilemedi. Yine böceklere karşı direncini artırmak için böcek öldürücü bir protein olan Lektin eklenmiş GM ürünü Pusztai patateslerinin yol açtığı hayvan zehirlenmeleri de "üzerinde gözlem yapılması gereken bir vaka" olarak kuşkulu olaylar arasındaki yerini aldı.
ÇEVRE NE OLACAK? GM tarım ürünleri konusundaki en büyük kuşku ise bu tarlaların çevreyi nasıl etkileyeceği sorusuna net bir yanıt verilememesinden kaynaklanıyor. Bu güne kadar yapılan araştırmalarda ciddi bir etki gözlenmedi. Ancak araştırmalar, ekilen geniş alanların çok küçük bir bölümünü kapsıyor. Oysa sadece ABD ve Kanada'da 80 ayrı GM ürünü, milyonlarca hektarlık araziye yayılmış durumda. Bilimadamları en önemli riski GM olan ve olmayan ürünlerin birbirini etkilemesinde görüyor.
Bir tarlada yetiştirilen GM ürünlerinin yakınlarda yer alan tarlalardaki ürünlerin yapısını da etkilemesi mümkün. Örneğin yabani bitkilere ya da böceklere karşı dirençli olması için genleriyle oynanmış patatesler patatesle ilişkili olmayan başka yabani otlarla etkileşime girerek bu otların direncini artırabilir. Bunlar dışında henüz ticari olarak kullanılmasa da çiftçilerin sadece tohum üreten şirketlerden alışveriş yapmasını sağlamak için tohumların filizlenmesini önleyen "yok edici genler" bitkilerle etkileşim halinde tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Artemis Karaali transgenetik ürünler için dünyada da belirgin bir politika olmadığını söylüyor. Karaali dünyadan farklı olarak Türkiye'de kamuoyunun bu ürünler karşısında yeterli bilgi sahibi olmamasına ve konunun yeteri kadar tartışılmamasına dikkat çekiyor.
Karaali "Şu anda yapılan toksikolojik çalışmalarda net olumsuz bir etki öne süremiyor. Ancak insanlar uzun vadeli birtakım şeyler bekliyorlar, onun için korkuyorlar" diyor. Geçen hafta piyasaya çıkan ve biyoteknolojinin risklerini sorgulayan Gattaca adlı kitabın 23 yaşındaki yazarı Emrullah Gökhan bir genetik mühendisliği öğrencisi olarak benzer sakıncalara dikkat çekiyor. Gökhan gelecekte genetiğe yatırım yapmayan hükümetlerin önemli sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını hatırlatırken "Türkiye'de bu konuda herhangi bir çalışma yapılmıyor. Oysa dünyada yüzlerce Türk öğrenci ve bilimadamı bu konuda önemli çalışmalar yapıyor, ancak kimse ilgilenmiyor" diyor.
Cengiz Erdinç
|
|
|
|
|
|
|
|
|