Belediyelerin sessizliği...
Bugüne kadar bana gelip de imam hatip meselesini çöz diyen olmadı..." Bu söz AKP'nin etkin belediye başkanlarından birine ait. Sözleri partisinin etkin isimlerine ve bakanlara da aktarmış. Bu dönemde imam hatip meselesini gündeme getirerek, AKP'ye oy veren kesimin kafasında yeniden soru işaretleri yaratılmasına neden olunduğunu vurgulamış. "Yeterince tartışma var, ben de içine katık olmayayım" diyerek isminin yazılmasını istemedi. Ancak, AKP'li belediye başkanı arkadaşlarının bir bölümü ile de konuyu tartış- mış. Aktardığına göre onların da görüşü aynı yönde olmuş. Önce bunları sıraladı. Ardından AKP'nin Türkiye'nin neredeyse tamamında belediye başkanlıklarını kazanmış olmalarına rağmen, YÖK Yasası ile ilgili olarak başkanlardan bir tek açıklamanın gelmemiş olmasına dikkatimizi çekti. Nedenini de şu sözlerle dile getirdi: "Çünkü halkın her gün içinde olan bizleriz. Günde 100 kişi geliyorsa, bunun 70'i kendine, geriye kalan 20'si ise oğluna, kızına iş, aş istiyor. Halkın derdi başka..." Bu sözleri söyledikten sonra partinin, "Milli Görüş" imajını silmek için 1,5 yıldır büyük bir uğraş verdiğini anımsattı. AKP'nin kuruluşundan beri içinde bulunan başkan hayıflanmasını sürdürdü: "YÖK Yasası ile, topladığımız puanları harcamanın anlamı var mıydı? Ben her gün sokakta dolaşıyorum, esnafından, bürokratına herkes aynı şeyi soruyor; 'niye böyle yaptınız; dövizi yerinden hortlattınız' diye bize çıkışıyorlar..." Bir yılımız kaldı Bir noktayı daha anımsattı: "Halka meydanlarda üç yıl sonra işsizlik ve açlık sorunlarını çözmeye başlayacağımız sözünü verdik. Bir yılımız kaldı. Süre de aleyhimize çalışıyor, işsiz ve aç insan sayısı her geçen gün biraz daha artıyor." Bu sözleri söyleyen sadece AKP'li belediye başkanları değil. Son bir hafta içinde kabinenin birçok bakanı ile yaptığımız konuşmalarda benzer bir yaklaşım gördük. Hepsi de ağız birliği etmiş gibi benzer sözleri tekrarladı: "YÖK Tasarısı üzerinde bu aşamadan sonra daha fazla uğraşmak doğru değil. Bir süre askıya almalıyız..." Her ne kadar bazı milletvekillerinden ve parti yöneticilerinden dün farklı yakla- şım gelmiş olsa da AKP'nin akil isimleri konunun kaşınması taraftarı değil. Öğretim üyelerine kızsalar da bu dönem bir süre soğutma uygulayıp, sonbahara doğru üzerinde yeni bir uzlaşı aranması gerektiği görüşündeler. Bunlar söylenirken, parti içinde eğitim sistemine ilişkin farklı formüller de üretilmeye başlanmış. Üzerinde durulan, ilköğretimin son sınıfından başlamak üzere çocukların yönlendirilmesine dönük bir formül. Türkiye'de de 1970'li yılların ortalarında terk edilen ilk ve ortaöğretim bitirme sınavının yeniden konulması da bunun ba- şında geliyor. Bu durumda ilköğretimi bitiren çocuk sınav sonucuna göre lise tercihini yapabilecek. Anadolu ve Fen liseleri giriş sınavına benzer bir sistem bütün liseler için geçerli olacak. Çocuklara, lisenin ilk ve ikinci yılında başka bir bölüme sınavla geçme hakkı da getirilecek. Aslında AB'nin birçok ülkesinde geçerli olan sistemin, Türkiye'de de uygulanması isteniyor. Dikkat çekici olan ise AB'nin bu konuda "Kopenhag" gibi bir eğitim kriterinin bulunmaması. AB, eğitimi "ulusal alan" olarak görüyor, tam üye ve aday ülkelere bir yaptırım getirmiyor. Geçen yılki İlerleme Raporu'nda bir cümle ile YÖK'ün yeniden yapılandırılması gerektiği vurgulanmış olsa da AB'yi, "katsayının nasıl uygulanacağı" ilgilendirmiyor. Zaten belediye başkanının da vurguladığı gibi AKP'ye oy verenlerin çoğunluğunun sorunu da bu noktada bulunmuyor. Küçük cinlikler yapıp, çatışmayı körükleyip, gerilim politikası ile sonuç alma döneminin bittiğini de herkesin kabul etmesi gerekiyor.
|