|
|
|
|
|
|
Önlem alın, tatilcilerin yüzde 65'i hastalanıyor
Tatile çıkacak olan yaşlıların, kronik hastalığı olanların ve anne adaylarının kendilerine daha çok özen göstermeleri gerekiyor. Uzmanlar, tatil öncesinde aşıların tamamlanmasını, gerekli sağlık kontrollerinin yapılmasını ve tatilin bundan sonra planlanmasını öneriyor
Türkiye'de, seyahat hastalıkları kavramını toplumda yerleştirme öncülüğünü üstlenen International Hospital, 2001 yılında, Türkiye'nin ilk seyahat hastalıkları kliniğini kurdu. Kliniğin sorumlusu, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, seyahat hastalıkları kavramının önemine dikkat çekerek, Dünya Sağlık Örgütü'nün bir araştırmasına gönderme yapıyor: "Tatil ve seyahat aslında birer risk faktörü olarak kabul edilebilir. Çünkü, seyahate çıkan 100 kişiden 65'inin kendini bir süre hasta hissettiği, yüzde 15'inin ise gidilen yerde ciddi bir şekilde hastalandığı kanıtlandı. Kliniğimize, seyahat öncesi başvuran kişiler; öncelikle bir muayene formu dolduruyor. Bu formda planlanan seyahat ile ilgili bilgilerin yanı sıra, kişinin tıbbi özgeçmişi, şimdiki sağlık durumu, aşı bilgileri, önceden veya şimdi uygulanan tedaviler, allerjileri gibi bilgiler sorgulanıyor. Daha sonra yapılan muayene ve gerekli kan testlerinden sonra, kişiye o ülkedeki mevcut sağlık problemleri izah ediliyor. Yaptırması gereken aşılar ile yanına alması gereken ilaçlar reçete ediliyor. Gerekli aşılar yapılarak, sağlık raporları düzenleniyor. Bir de seyahat sonrasında bize başvuranlar var. Bu hastalarda en çok; ishal ve deri hastalıklarıyla karşılaşmakla beraber; sıtma, tifo, menenjit gibi daha ciddi hastalıkları da görüyoruz."
ÇOCUKLARA BOL SIVI VERİLMELİ Çocuklar zaman farklarına ve hava değişimlerine erişkinlerden daha çabuk adapte olsalar bile, hastalıklara dirençleri son derece az. İshal gibi hızlı su kayıpları kısa sürede ciddi boyutlara ulaşıp, çocukların hayatını tehdit edebiliyor. Uçak yolculukları kabin basıncı değişiklikleri ve kuru hava, çocukları sıkıntıya sokuyor, bu yüzden çocuklara yolculuk sırasında bolca sulu gıdalar verilmesi en doğrusu. Dr. Mamçu, çocuklarla seyahat konusunda ebeveynlere yönelik uyarılarını şöyle sıralıyor: "Kural olarak, doğum sonrası yedi günden önce ve prematürelerin (erken ve düşük ağırlıklı doğan bebekler) uçakla seyahati sakıncalı. Çocuk cildi kuru hava, sıcak ve güneşten çabuk etkilenir. Bu nedenle talk pudrası, günlük banyolar ve bol kesimli, ter emici giysiler faydalıdır. Bazı aşılar doğumun ilk gününden itibaren uygulanabilir (BCG, çocuk felci, hepatit A ve B), diğer rutin aşılamalar altıncı aydan itibaren yapılır (difteri, tetanos, boğmaca - kızamık, kızamıkçık, kabakulak - inaktif polio gibi). Altı aylıktan önce sarı humma aşısı yapılmamalı. Bu yaştan önce sarı hummaya karşı alınması gereken en önemli tedbir; sivrisineklerden korunmadır. Çocukları korumak gereken önemli hastalıklardan biri de kızamıktır. Kalabalık bölgelere seyahatler kızamık riskini artırır. Bu durumda, altıncı aydan itibaren, kızamık aşı programına başlanmalıdır."
KRONİK HASTALIKLAR RİSK TAŞIR Ne kronik hastalıklar, ne de ileri yaş, seyahate engel durumlar değil. Ancak, özellikle vücudun savunma sistemini bozan hastalıkların varlığında daha dikkatli olmak gerekiyor. Bu hastalar için özel aşı programları hazırlanıyor. Kronik hastalıklarda, uzun süreli uçuşlar ve zaman farkı nedeniyle, ilaçların zamanı kayabiliyor. Bu durum; insülin, kalp ilaçları, tansiyon ilaçları, heparin gibi ilaç alanlarda ölümcül riskler doğurabiliyor. Bu yüzden, böylesi ilaçlar kullananların yola çıkmadan önce doktora danışarak, ilaçlarını ve dozlarını düzenletmeleri öneriliyor. Sıcak ve rutubetli ortamlar; kalp, damar ve mide bağırsak şikâyetlerini artırırken, romatizmal ağrıları ve allerjik solunum rahatsızlıklarını ise hafifletiyor. Kalp yetmezliği, yeni geçirilmiş kalp krizi veya inme, ritm bozuklukları ve anjinal ataklar, uçakla yolculuğa engel hastalıklar. Ayrıca hipertansiyon, ciddi kansızlık, orak hücre hastalığı, akut mental hastalıklar, epilepsiler ve ciddi bulaşıcı hastalıkların varlığı yine uçakla seyahat konusunda engel kabul ediliyor. Kalp pili olan hastaların, elektronik tarayıcılı kapılardan veya radar yakınlarından geçmemeleri gerekiyor. Romatizmalıların, yeni ameliyat edilmiş kişilerin, ayak - bacak şişlikleri olanların ve varisli kişilerin yolculukları riskli.
HAMİLELER DİKKAT! Hamilelik genel olarak seyahate engel olmasa da, özellikle sıtma riski olan bölgeler ve sıtma ilaçlarının alınması gereken durumlar, anne ve bebek sağlığı açısından da sakıncalı olabiliyor. Dr. Mamçu, kliniklerine başvuran gebelere yönelik tavsiyelerini şöyle anlatıyor: "Gebelere klorokin, kinin, proguanil verilebilir, bunlar dışındaki sıtma ilaçları gebeler için tehlikelidir. Gebelik sırasında geçirilen sıtma anne ve/veya çocuk ölümüne, erken doğuma neden olur. Gebelikte herhangi bir sıtma şüphesinde hemen doktora başvurulmalıdır. Ayrıca, canlı aşıların yapılması gereken seyahatler de gebeler için tehlikeli olacaktır (hamilelik sırasında canlı aşı önerilmez). Sarı humma ve çocuk felci gibi aşılar, yarar - zarar oranı hesaplanarak, zorunlu durumlarda verilebilir. Doğumdan önceki son bir ay ve doğum sonrası ilk hafta içinde uçak seyahati risklidir. Genel olarak uçak şirketleri 36 haftanın üzerindeki gebeleri kabul etmezler."
TAŞIT TUTMASINA GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ Taşıt tutmaları bir hastalık değil, "anormal bir durum karşısında vücudumuzun verdiği normal bir reaksiyon" olarak kabul ediliyor. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülüyor. Yaşın küçülmesiyle, taşıt tutması riski artıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, deniz yolculuklarında (feribot) yolcuların yaklaşık yüzde 30'unda değişik derecelerde taşıt tutması görüldü. Bu araştırma sonucunda, yolcuların, yüzde 25'i kendilerini hasta, dördü çok hasta, beşi hiçbir şey yapamayacak kadar hasta hissetti. Hastaların yüzde yedisinde ise, devamlı bulantı ve kusma hali görüldü. Taşıt tutmalarını azaltan faktörlere gelince... Güneş gözlüğü ve bir objeye konsantre olmak, taşıt tutmasını azalttığı için, çocukların emniyetli bir şekilde oturtulduktan sonra güneş gözlüğü takılarak ellerine oyuncak verilmesi, en iyi önlem. Taşıt tutmaları her türlü taşıtta görülebilirse de, daha çok deniz yolculukları sırasında ortaya çıkıyor. Taşıtın küçüklüğü ve yolculuğun uzunluğu taşıt tutması riskini artırıyor. Taşıt tutmasını azaltmak için, kapalı ortamda bile güneş gözlüğü takılabilir. Çocuklara konsantre olabilecekleri oyuncaklar verilebilir. Yolculuk sırasında, hafif ve sulu gıdalar tercih edilmeli, alkol alınmamalı. Taşıtın en az sallanan yerine oturulmalı: Arabada ön koltuk, otobüste orta kısım, gemide orta alt kısım, uçakta kanat kısmı. Taşıt tutmaları sırasında, kusmalar ve mide hareketlerinin azalması nedeniyle bu durumdaki hastaya ağızdan verilen ilaçlar etkisiz kalıyor. Taşıt tutmalarına karşı ilaçların bir saat önce alınması gerekiyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|