Tartışarak ilerlemek
Şu anda Türkiye'de imam hatipliler üzerinden bir cephe savaşı yaşanıyor. Türkiye enerjisini yanlış yere harcıyor, yanlış kavgalara giriyor.
Türkiye'deki imam hatip okulları tartışmasının bir başka biçimi şu anda Amerika'da yoğun biçimde yaşanıyor: Aynı cinsten çiftlerin evliliği. Yani eşcinsel evlilikler. Amerikalı askerlerin Iraklı erkekleri utandırmak için eşcinsel ilişki içinde gösteren fotoğraflar çektiği bir dönemde, Amerikalı eşcinsel erkekler beraberliklerine resmiyet kazandırıyor. Massachussets eyaletinin eşcinsel evliliklere izin vermesiyle birlikte yüzlerce gay ve lezbiyen çift Boston'a akın etti. Televizyon ekranları ve gazeteler, Irak haberleri ile dolu ana haberlerinin bir bölümünü bu konuya ayırdı, ayırmaya devam ediyor. Çünkü liberaller bunu insan haklarına saygının bir işareti olarak değerlendirirken, muhafazakârlar evlilik kurumunun kadın ve erkek arasında bir ilişki olduğunu savunup eşcinsel evliliğine şiddetle karşı çıkıyor. Araştırmalara göre, Amerika bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Siyaset de bu gerilimden payını alıyor elbet. Başkan Bush, eşcinsel evliliğe karşı çıkıyor ancak muhafazakârların şiddetle savunduğu anayasal yasağı bu seçimin bir maddesi yapmaya hazır değil. Herkes bu konuyu tartışıyor Demokrat aday Kerry ise "Evlilik kadın-erkek arasında olmalı" derken, eşcinsel evlilikleri de kişilerin özel tercihi olarak değerlendirip karşı bir tavır almıyor. Televizyonlarda tartışma programları, gazetelerin köşeleri bu konuya ayrılmış durumda. Amerika bu konuyu uygar bir biçimde tartışıyor. Bir yandan eşcinsel çiftler evleniyor, bir yandan bu evliliğe karşı olanlar nikâh dairelerinin önünde protesto gösterisi yapıyor. Bu evlilikler yargı kararı sonucu gerçekleşiyor. Sonuçta bu tip evliliğin mümkün olduğu sonucuna varan Massachussets Yüksek Mahkemesi. Türkiye'de ise siyaset kurumunun verdiği imam hatiplilerin üniversiteye girme izni çalkantılara yol açıyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir topluluğun ulus olmasında okul ve askerlik sisteminin büyük önemi vardır. Bu nedenle devletin resmi ideolojisinin okullarda egemen olması kaçınılmazdır. Ancak, bunun biçimi ve yöntemi önemlidir. Türkiye son 50 yıldır eğitim sistemini dondurmuş durumda ve sadece ezberci, tepeden inmeci bir sistemi yürütüyor. Büyük iddialarla işbaşına gelen AKP Hükümeti, bu fotoğrafın tamamını değiştirmek yerine yamalarla işi götürmeye çalışıyor. Bunu yaparken de ne yazık ki, ne bir toplumsal uzlaşma arıyor, ne de toplumu bilgilendiriyor. "Ben yaptım oldu" anlayışı, toplumda gereksiz bir gerilim yaratıyor. Türkiye'de eğitim sistemi durdu Tartışmanın karşı tarafı olan kökten laikler ise bu iktidarın meşruiyetini içlerine sindirmekte hâlâ zorluk çekiyor. Bu hükümetin her icraatına kuşkuyla yaklaşıyor. Şu anda, Türkiye'de imam hatipliler üzerinden bir cephe savaşı yaşanıyor. Türkiye enerjisini yanlış yere harcıyor, yanlış kavgalara giriyor. Bu gerilimin sona ermesi için büyük bir uzlaşma gerekiyor. Bu ortamı yaratmak iktidarın görevi. Ancak kökten laiklerin de bu toplumun insanlarının çocuklarına dini eğitim verme ihtiyacında olduğunu görmesi gerekiyor. Bu noktada temel eğitimden sonra "seçmeli din dersi" konulması en mantıklı çözüm olarak gündeme geliyor. Çünkü, günümüz toplumunda çocukların din eğitimi alabilecekleri bir aile yapısı giderek zayıflıyor. Din eğitimini ya devletin elindeki okullarda alması veya tarikatlar vasıtasıyla bu eğitime ulaşması gerekiyor. Türkiye'nin laik ilkelerine sahip çıkması önem taşıyor ancak anne-babaların çocuklarına istedikleri bir tip eğitim verdirme hakkına da saygı duymak gerekiyor. Sonuçta çocukların içine doğdukları toplumun kuralları kadar dinini de bilmesi gerekiyor.
|