|
|
|
|
|
|
Aynalarla gelen gizem
Yansıyan gerçeğin kendisidir aynalar ve her zaman doğruyu söylerler. Ama küçük ışık hileleriyle, bahçeden yatak odasına her yerde şaşırtıcı oyunlar oynayıp aynaları yanıltabilirsiniz
Ayna, sihir ve gizem her zaman birbirleriyle bağdaştırılmıştır. Masallarda aynalar en güzelin kimin olduğuna yanıt verir, bizi dışımızda olup bitenden haberdar eder. Ayna kesinlikle kırılmaması gereken bir şeydir, hatta bu inançla duvarlara bile tersten asılır!.. Ama aynanın önünden geçerken kendine şöyle bir göz ucuyla bakmayanımız da yoktur. Ayna her şeyi bize gösterir, o yüzden kendimizi öncelikle aynaya beğendirmeye çalışırız aslında. Önünde uzunca vakit geçirmişliğimiz çoktur. Küçük bir aynanın biz bayanların çantasında mutlaka bir yeri bulunur. Üstelik elimize bir de cımbız aldık mı dünya umrumuzda bile olmaz! İki aynanın karşılıklı asılması işi iyiden iyiye karmaşıklaştırır. Kaç tane biz varızdır içinde belli değil... Aslında bu insanın içinin yansımasıdır, çünkü hepimizde kaç tane biz varızdır, öyle değil mi? Şartlara, konumlara, ortamlara göre değişiriz bizler, tıpkı karşılıklı iki ayna gibi. Tüm bu imajlar labirentinde ayna sayesinde kendimize yeni bir perspektiften bakabilme imkanımız doğar. Aynalarla ustaca tasarlanmış bir ışık oyunu kullanarak gizemli mekanlar yaratabilirsiniz. Karanlık bir koridorda büyük bir aynayı biraz yüksekten astığınızda fazla doğal ışık olmasa da mutlaka ışık yayar. Yan odadan gelen bir lamba ya da yan mekanda bulunan herhangi bir ışık kaynağı yeterlidir bu yansıma için. Eğer odanızda küçük bir pencere bulunuyorsa, etki alanını dışarıdan gelen ışığın etkisini fazlalaştıracak biçimde yerleştirilmiş bir ayna ideal bir aydınlatma aracı görevini üstlenir. Kör duvarlarda ayna pencere yerine geçer. Çerçevesiz, büyük bir ayna optik ilüzyon sayesinde odayı büyültecektir.
IŞIĞI YÖNLENDİRMEK Aynalarla ışık oyunları yaparken doğal veya suni ışıktan faydalanabiliriz. Doğal ışık pencerelerden ya da kapıdan süzülerek mekana girer girmez dört tarafa birden dağılır. Bu dağılan doğal ışık bize hangi mevsimde yaşayıp, günün saatinde olduğumuzu çok kolaylıkla gösterir. (Doğada herşeyin bir çözümü olduğuna inanan ben, böylelikle saatlerimi tamir ettirememe güzel bir bahane bulmuş oluyorum!) Doğanın bize cömertçe verdiği en güzel şeylerden biri ışığıdır. Bu ışık bizi yaşatır, besler, ısıtır. Gölge ve parlaklıklarıyla sonsuz motifler dünyasına götürür bizleri. Işığın karakteri, yoğunluğu ve yönü gün içinde ve mevsimler boyunca atmosferi değiştirirler. Aslında buna bağlı olarak bizim de iç atmosferimiz değişir. Güneşli bir günün sabahı, masmavi bir gökyüzüne bakarken her şey çok güzel görünür gözümüze, enerjik ve mutluyuzdur. Dışarının ışığıyla içimizdeki ışığı keşfetmemiz daha kolaydır. Aynı şeyi sisli, yağmurlu, gökyüzünün gri olduğu bir gün için ise söyleyemeyiz. Sıkıcı, sıkıntılı ve bazılarımız için neredeyse depresif bir zamandır bu. Genelde yaz sabahlarının ilk ışıkları hayli göz alıcıdır. Mekanda sizi rahatsız edebilecek bu ışığı hafif bir tül perde ya da storla önleyebilirsiniz. Sonbaharda ve özellikle kış aylarında ise doğal ışığın etkisi azaldığından perdeleri mümkün olduğunca açmamız gerekir. Şayet stor perde kullanıyorsanız, bu zamanlarda jaluzileri olabildiğince aralıklı durumda bırakmakta yarar vardır. Işığın yoğunluğunu güçlendirmek için aynalardan da faydalanabilirsiniz. Bunun için ışığı aynaya doğru yönlendirmek gerekir. Fransa'da bazı evlerin çatısına "Işık kuyusu" dedikleri bir pencere açıyorlar. Böylece evin içine doğal ışık sadece yanlardan değil, direkt olarak üstten de giriyor. Hem dış mimarisi güzel oluyor, hem de ışık yoğunluğunu arttırmak amacıyla içte de fonksiyonel bir kullanımı var. Doğal ışığın yetersiz olduğu böyle zamanlarda ihtiyaçlarınıza cevap verecek yapay ışıklandırmaya yöneliriz. Çalışma ortamımız gözümüzü yormayan ama detayları da algılayabileceğimiz bol ışıklı olmalı. Dinlenmek içinse hafif bir ışık parıltısı yeterli olabilir. Renkli ışıklar ise, dekorasyonu desteklemek için seçilebilir. Işığın rengini seçmeden önce mekanın yönüne uygun olarak tavan, duvar renklerinin ve doku yüzey yapılarının belirlenmesi gerekir. Aksi halde istenmedik sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Mobilyalarınızı ışığın durumuna ve kullanım amaçlarına göre yerleştirebilirsiniz. Evin doğusuna yöneltilmiş bir mutfak masası pencere önüne konulabilir. Böylece eliniz işte, gözünüz (dışarıda!) olur... Çalışma masalarınızın olabildiğince doğal ışıktan faydalanabilecek biçimde yerleştirmeniz gerekir. Sohbet köşelerinizin ya da şömine başı toplantılarınızın ise biraz loş bir ışıkta kalması tercih edilebilir.
Meltem Etcheberry
|
|
|
|
|
|
|
|
|