| |
|
|
Nurcuların diyet muhabbeti
Bundan 20 gün kadar önce geldiler: Avukat Ömer Faruk Uysal ve iki genç arkadaş. "Sizi 'Birinci Risale-i Nur Kongresi'ne davet ediyoruz" dediler. Ben mi? Said Nursi mi? Nur cemaatinin 'Yeni Asya' kolu mu? "Bakın" dedim, "kimi çağırdığınızın farkında mısınız? Ben dindar bir adam değilim." Cevap: "Şart değil." "Peki benim yazılarımı hiç mi okumadınız? Üç günde bir şaraptan, rakıdan söz ederim." Cevap: "O sizin bileceğiniz bir şey. Biz karışmayız." "Benim Said Nursi'nin fikirleriyle tek ilgim, üniversitede Şerif Mardin'in zihniyet tarihi dersindeki metin tartışmalarından ibarettir. Tabii bir de hocanın Bediüzzaman hakkındaki monografisini okudum." Cevap: "Bilmeniz gerekmez. Siz kendi fikirlerinizle orada olun yeter." "Günah benden gitti o halde" dedim, "Peki kongrede ne yapacağız?" Dört 'masa' oluşturmuşlardı. Her grup çağımızın bir sorununu, Said Nursi'nin görüşleri bağlamında tartışacaktı: Dinler arası, medeniyetler arası ile etnik-kültürel farklılıkların buluşması ve sosyal tabakaların uzlaşması... "İyi" dedim, "ben sosyoloji okuduğuma göre bari toplumsal tabakalaşma masasına katılayım." Selamünaleyküm göbeği! Pazar günü, sabah saatlerinde Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda toplandık. Masanın çevresinde Nevzat Tarhan, Ekrem Kaftan, Ensar Nişancı, Hakan Yalman, Haluk İmamoğlu, Mustafa Döküler, Mustafa Nutku, Nihat Derindere, Nihat Kaya gibi psikiyatrlar, siyaset bilimcileri, gazeteciler, araştırmacılar vardı. Bu gayet nazik, efendi, hoşsohbet insanların tanışma-selamlaşma faslı ise aynen şöyle oldu: - Selamünaleyküm. - Aleykümselam. - Ooo üstadım, görmeyeli epey kilo almışsınız. - Yaa, sormayın bu aralar yemeği fazla kaçırdık. Ya da... - Merhaba. - Selam. - Maşallah tığ gibisiniz. - Evet, bu aralar spor yapıyorum. Toplantı saat 09:30'da başlayacaktı. Ama sağlık mağlık konusu milleti öyle bir sardı ki... Yaklaşık on beş dakika kilodan, diyetten başka bir şey konuşulmadı. Bunu modernleşmenin bir göstergesi olarak düşünebiliriz sanırım. Zayıflama virüsü Sonunda dayanamadım: "Farkında mısınız" dedim, "Burada din, medeniyet, sınıfsal ayrımlar filan üzerine konuşmaya gelmiştik. Hepsini bir yana bırakıp göbeklere daldık." "Sahi ya..." dedi arkadaşlar. "Demek ki bu muhabbet bir virüs gibi yayılıyor. Siyasi ideoloji, dini inançları, farklı meslekleri aşıyor... Ortak konu, ortak tema haline geliyor." "Valla öyle oldu" dediler. Ve sonunda katılımcılar toparlandılar, kendilerine geldiler de tartışma başladı. 'Masa'da nelerin konuşulup tartışıldığını geçelim. Çünkü tahmin edeceğiniz şeyler: Toplumsal sınıflar arasındaki çatışmanın günümüzdeki biçimleri... Ve bu çatışmaların giderilemese bile hiç olmazsa hafifletilmesinde genel olarak dinin, özel olarak da Bediüzzaman'ın oynayabileceği rol... Piknik gibi kongre Derken öğlen oldu. Borsa Lokantası'nın hazırladığı yemek yenildi. Tekrar bir araya gelindi. Kongrenin halka açık bölümünde okunmak üzere bir metin hazırlandı. Gazetede işim olduğu için ben o bölüme kalmadım. Ancak Lütfi Kırdar'dan ayrılırken manzara ilginçti: Tesettürlü kadınlar ve çocuklardan oluşan bir kitle salonu doldurmuştu. Sanırım sayıları erkeklerden fazlaydı. Düşünün: Günlerden pazar... Hava kötü sayılmaz... Ama çoluğunu çocuğunu alan, pikniğe ya da lunaparka gidercesine kongreye gelmiş. Bir şamata, bir heyecan... Ama öyle, ama böyle... İnsanların entelektüel konularla, toplumsal meselelerle, gündemdeki tartışmalarla ilgilenmesi iyidir!
|