| |
TOBB Almanya'ya giderken...
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yarın "600 kişilik bir heyetle" Almanya'ya gidiyor... 500 işadamı... 80 gazeteci... Salı günü de Başbakan Erdoğan Almanya'da olacak. "Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası" açılacak. "Yerinde" bir girişim. Hatta "geç bile." Keşke "işçi sendikalarının da" Avrupa'da "büroları" olsa. Üniversitelerin de "partnerleri" olsa. Tabii "ah, keşke, keşke" TOBB'un 600 kişilik heyetinde "birkaç da bilim adamı" olsa.
*** Almanya'da irili, ufaklı "55 bin Türk işletmesi" var. Bunların iş hacmi "25 milyar euro." 300 bin kişiye istihdam sağlıyor. Çalışanların bir bölümü "Alman, İspanyol, Yunan..." Türklerin, Almanya'daki yatırımı "4 milyar euro." Yani Avrupa'da "Türk sermayesi" var olmasına var da... "Türk burjuvazisi" ne kadar var. Avrupa'daki Türk sermayesinin "sorusunu" duyar gibi oluyoruz: "Türkiye'de, Türk burjuvazisi ne kadar var?" Burjuvazi "sadece parayla" olmuyor. "Bilime saygıyla, sanatı ön plana çıkarmayla, özgürlüklere, insan haklarına, demokrasiye önem vermeyle" oluyor. Burjuvazi "para işi" değil, bir "kültür işi."
*** Amerikan burjuvazisi "Almanya'da üniversite açtı." Hem de "birkaç tane." Alman burjuvazisi de "Amerika'da." Almanlar, Amerika'da üniversite açmakla yetinmediler. Güney Afrika'da da üniversite kurdular. Mısır'da da. Şimdi Suriye'de kuruyorlar. Biz bu konuları "hiç gündemimize almıyoruz." Amerika "144 ülkede" üniversite kurdu. Bunlarla yetinmedi... Pekçok ülkenin, pekçok üniversitesi ile de partnerlik ilişkisinde. (Türkiye dahil) Fransa "Afrika'da üniversite kuruyor." Diyeceğimiz o ki "dünya bugün bunları konuşuyor." "Biz hariç."
*** Türkiye "dünyaya geç açılan" ama "çok hızlı açılan" bir ülke. "43 ülkede" insanımız yaşıyor. Nüfusumuzun "yüzde yedisi" yurt dışında. Türk halkının yüzde 15'i "dışarıdaki yakınlarının gönderdiği para ile" doyuyor. Yani "potansiyel" büyük. "Küçük olan" ise... "Vizyon."
*** "Seneler önce" Almanya'da bir Türk üniversitesi kursaydık. "500 öğrencisi" olsaydı. "70 ülkeden gelen" öğrenciler. "Dört dilde" eğitim yapılsaydı. "Dünyada en çok konuşulan" İngilizce'yle. Avrupa'da en çok konuşulan "Almanca'yla." Almanya'da "en çok konuşulan ikinci dil" olan Türkçe'yle. Dördüncü dil de "tercihe" bırakılsaydı. Rusya, Çince, Arapça, İbranice, Fransızca, İtalyanca... Hocaların yüzde "30'u" Türkiye'den gitseydi. Diğerleri "her ülkeden." Evet yıllar önce "bunu" yapabilseydik bugün "Kıbrıs tezimizi... AB meselemizi" anlatırken, böylesine zorlanır mıydık?
"Bunları" İsrail yapıyor. "Polonya" yapıyor, "Romanya" yapıyor. Yapamayan ise "biz." Hamburg'da kurulan ve bizim de üyesi olduğumuz "Avrupa Türkiye Araştırmaları Enstitüsü" bu konuda proje üretiyor. Herkes "aman ne güzel proje" diye kutluyor. Ama "kılını kıpırdatan" çıkmıyor.
*** Avrupa'da bir "üniversitemiz" olsaydı... Mütevelli heyetinde "Dışişleri Bakanı, YÖK Başkanı, TOBB Başkanı, Avrupa'da iş yapan bir Türk, Türkiye'de iş yapan bir Alman, Milli Eğitim'in bir temsilcisi" olsaydı... Yarın TOBB'un yapacağı "Almanya çıkarması" da, bu çıkarmanın içereceği "mesaj" da çok daha güçlü olurdu.
|