Kıbrıs AB yolunu açtı
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, önceki gece Bürgenstock'ta açıkladığı Plan ile ilgili gelinen son durumdan bir nokta hariç Ankara memnun. Ankara'da hükümetten yansıyan yorum ise aynen şöyle: "30 yıldır çözülemeyen bir meselenin çözülmüş olması diplomatik bir zaferdir." Ankara'ya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün siyasi risk üstlenmeleri, Dışişleri diplomatlarının da bilgi birikimi sonucu bu noktaya gelindiği görüşü hakim. Nitekim, bu görüş de yanlış değil. Erdoğan ve Gül'ün baştan beri, sorunun çözümü konusundaki siyasi cesareti Bürgenstock'ta, bir zafer olmasa da Türk tarafını tatmin edecek bir noktaya gelmesinde önemli etken oldu. Her ne kadar, tam anlamıyla istenenler elde edilmemiş olsa da, ortaya çıkan Plan'ın, devlet zirvesinde belirlenen kırmızı çizgilere fazla müdahale etmediği de ortada. Planla ilgili en sıkıntılı nokta ise istisnai kısıtlamaların (derogasyonlar) AB'nin birincil hukuku haline getirilememiş olmasında... Her ne kadar AB Komisyonu, Kıbrıs'ta birleşmenin sağlanmasından hemen sonra bunu hayata geçirme sözü vermiş olsa da sıkıntı aşılabilmiş değil. Rum Bayan Loizidu'nun kazandığı tazminat davasına benzer davalarla ileride karşılaşılmasından çekiniliyor. Avusturya örneği AB Komisyonu istisnai kısıtlamaları bir uyum senedine bağlayacağını açıklamış olsa dahi, bunun davaları engellemeyeceği kayda geçiriliyor. Buna neden ise geçmişte Avusturya'da benzer bir sorunla karşılaşılmış olması. TIR ve kamyon şoförlerinin geçiş güzergâhında çevreye zarar verdikleri gerekçesiyle açılan davalara karşı bir uyum senedi çıkarılmış olsa da Strasburg mahkemesi bunu kabul etmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir protokol haline gelmeden bu tür senetlerin bir geçerliliği olmadığını daha önceki davalarında da açıklamış bulunuyor. Her ne kadar AB Komisyonu bu konuda AİHM nezdinde girişimlerde bulunmuş olsa da bu konu tam anlamıyla pamuk ipliğine bağlı duruyor. Daha da ilerisi, AB'nin birincil hukuku haline getirilmesi için yapılacak girişimlerin, AB komisyonlarında Yunanistan veya Rumlar'ın itirazlarıyla karşılaşıp kadük kalıp kalmayacağının güvencesi de bulunmuyor. Diğer çekinceler Bürgenstock'ta görüşmeler başlamadan önce devlet zirvesiyle ortaya konulan diğer kırmızı çizgiler konusunda ise Ankara'da bu aşamada çok büyük bir sıkıntı görülmüyor. Hatta, birçok konuda beklenenden daha iyi bir noktaya gelindiğinin de altı çiziliyor. Özellikle Türkiye'nin garantörlüğünün sulandırılmasının önüne geçilmesi, toprak paylaşımı ve asker sayısı ile ilgili Planda getirilen çözümün "ehveni şer" olduğunun da altı çiziliyor. Bu açıdan bakıldığında Ankara ortaya çıkan sonuçtan memnun. Hükümetin bundan sonrasına ilişkin planına gelince.. 5 Nisan tarihinde MGK'da Plan bütünüyle masaya yatırılacak. 6 Nisan tarihinde hükümet TBMM'yi bilgilendirecek. Hükümetin MGK'nın hemen ardından TBMM'yi bilgilendirmesinin nedeni, garantör ülkelerin 7 Nisan tarihine kadar referandumdan çıkacak sonucu ulusal meclislerinden geçireceğine ilişkin taahhütte bulunma zorunluluğundan kaynaklanıyor. Gelinen bu noktadan sonra, 24 Nisan'da Ada'da yapılacak referandumun Türk tarafında olumlu sonuçlanacağına Ankara kesin gözüyle bakılıyor. Bunun hemen ardından 26 Nisan'da referandum sonucunun Uluslararası Anlaşma olarak TBMM'de kabul edilip Cumhurbaşkanı'na gönderilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de bunu 15 günlük inceleme süresi bulunmasına rağmen, bekletmeden 29 Nisan'a kadar onaylaması gerekiyor. Kısacası Bürgenstock'ta önemli ölçüde mesafe alınmış olmasına rağmen henüz her şey bitmiş değil. Ancak şu gerçeği de kabul etmek gerekiyor; bundan sonra ne olursa olsun, Türkiye'nin müzakereler sırasında ortaya koyduğu diplomatik başarı, aralık ayında AB zirvesinden bir sonuç almasında çok büyük etken olacak...
|