Bugün de böyle
Aşağıda okuyacağınız yazı benim değerli hayat süzgecimden (Ahmet San!) geçip de bu köşeye süzülmüş bir yazı değil. Amma zaman zaman her birimiz bazı enayilikler karşısında "hop bi dakka n'oluyo?" oluruz da hani böyle zamanlardan birinde aa bi mail gönderilir bi arkadaş ya da hiç tanımadığınız biri tarafından ve dersiniz ki işte fikre tercüman olmak bu, örnek bu vs. vs. İşte değerli dost ve müşteriler (Azize Bergin "Babıâli'de Topuk Tıkırtıları") ve dahi saz arkadaşlarım; hayatta bazen bazı şeyleri "mesel"lerle daha temiz bir şekilde anlayabiliyor ve anlatabiliyoruz. Yoksa hazıra konmak değil naçizane kardeşiniz-ablanızın durumu. Ben kızıma söylüyorum gelinlerim anlasın konulu "mesel"imize geçiyoruz: Bir laboratuvarda deney yapılıyor. İçinde bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle, büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor...
Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor böylece ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28 saatin sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor. O da ne!!! Büyük balık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor. Saatler geçtiği halde onları yemediği görülüyor. Buna psikolojide Öğrenilmiş Güçsüzlük deniyor. İstatistiklere göre bir çocuk, ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148 bin defa anne babasının, "yapma; elleme, dokunma gibi sözlerini duyuyormuş. Böyle olunca da çocuk büyüyünce yapamama, edememe" özellikleri gelişiyor ve özgüvenini yitiriyormuş. "Mesel" imizden yola çıkarak kimsenin kimseyi yeme niyeti taşımadığı en azından bencileyin kesin. Direniş noktalarınızı kırmaya çalışanlar olabilir. TAVSİYE: Direnmeye devam edin.
ZİHİNSEL GÜÇ İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verir. Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan gözlerle, "Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?" der. Baba; "Ben de yorgunum oğlum" der demez çocuk ağlamaya başlar.
Baba tek kelime etmeden ağaçtan bir dal keser. Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar vermeyecek biçimde yontar. Sonra dalı oğluna verir. "Al oğlum, sana güzel bir at" der. Çocuk sevinçle dal parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar. Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile... Baba gülerek kızına: İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen çok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at bir arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir şiir ya da bir çocuğun tebessümü olabilir.
TAVSİYE: Değnekten atınız hiç eksik olmasın. Bugün mesel kıyamet size birilerini hatırlatmış olabilirim. İdare edicaanız mı? Yoksa kırıcaanız mı belimiiüüeeaa?
|