Yazınızı nasıl alırdınız bugün?

Bazı insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi gelir; özellikle çocukken. Annemiz, babamız gibi mesela. Sakıp Bey de öyleydi benim için... Sevdiğimiz biri ölünce onu aramızda biraz daha yaşatmak onunla ilgili anılarımızı anlatırız ya. Geleneği bozmadan nakil işlemine gireyim: Ankara'dan İstanbul'a dönüyordum. Turgut Özal'ın öldüğü günden bir gün sonrasıydı. Havaalanında Sakıp Bey'le rastlaştık. Onunla üç dört kere şov programlarına katılmıştık. Nazik davetlerine katılma ayrıcalığına erişmiştik. O, zırt pırt her yerde ağza sokulan mikrofonları cevapsız bırakmayarak 'seksapelite geyiği' ile ilgili sorularda oyunu benden yana kullandıydı falan filan. Bir şekilde hoş ilgisine mazhar olanlardandım özetle. Ben "Merhaba Sakıp Bey, taziyeden herhalde" dediğimde o coşkun edasıyla "Oooo merhaba.... (adımı unutma duraklaması) Haaaanım" demişti. Okurken pek komik gelmemiştir. Ama duyması çok matraktı; dün gibi hatırlarım. Orada da eğlendirir o milleti şimdi! Onca malvarlığı, güç, sorumluluk derken hayatı kendi adına dolu dolu yaşamış mıdır bilinmez. Ama hayat dolu olduğu aşikardı. Allah rahmet eylesin.

KIYAMET BEKLENTİSİ
Peki, hayata dönecek olursak; Yazınızı nasıl alırdınız bugün? Sıcak? Soğuk? Havanın da nasıl olduğunu bilemiyorum ki üç gün öncesinden; ona göre servis yapiyim. E dünyanın dengesini bozduk tabii; koltukaltlarımız güzel koksun, saçımız bozulmasın diye. Ozon tabakası, sera etkisi derken mevsim anormalleri yaşamaktayız. Kıyamet yakın, Marduk 2012 filan... O programdan sonra üç buçuklar atıldı herhalde. Ben Allahtan üçbuçuğumu önceden atmıştım. Hatmedip bitirdiydim yani kitabı. Bu kıyamet işi her kuşağın tehdidi diğer taraftan. Rahmetli anneannem mesela; bu denli radikal yaklaşmazdı olaya. "Dünyada bina ile zina artmaya, kadınla erkek benzer olmaya başladıkça kıyamet kopacak" derdi. Ben de "Nasıl benziicekler anaane" diye sorduğumda; o zamanın trendi uzun saçlı erkekleri gösterip Na bööle" derdi. Her ailede anneannem gibi bir Nostradamus vardır; bilen bilir. Özellikle benim kuşak böyle akademik bilgilerle yetiştirilmiştir! Evet, nerede kaldıydık? Siparişleri alalım en iyisi. Ya da boşverin ben bi gözlem(e) yapayım afiyetle yiyin hı? Gözlem(e) 1: Bu Eti'nin Crax çıbıkları yalan dolan. O meşum gece tattımdı ilk. Akademi Türkiye'yi seyrederken... Valla yıkılan dökülen bi şey olmadıydı. En fazla Öykü ile Pelin Akad kakışıp Şancı Nilgün hoca ile diğer jüri üyeleri tepiştilerdi. Bunların galetasını çıkarsınlar lütfen. Kalın olacağından daha etkili olabilir kanaatindeyim. Bi de Nestle'nin Crunch'ını gidip deneyeyim ben. Reklamları aynı. Ümitliyim. Gözlem(e) 2: Fenerbahçe yürüyüş parkurunda yürürken ne kadar çok Golden Retriever gördüm. Bi ara Collie (Lassie) sonra Dalmaçyalı dalmaçyasız Allah ne yarattıysa işte moda olduydu. "Depremi haber veren köpek" olarak ünlenmişti bu Retriivırlar. Sonuç: Günahı bilmemkaçyüz dolardan kapanın elinde kalmış. Deprem olacak da köpek 3 saniye önceden duruma hakim olacak da bunlar sağ kalacak. Allah akıl fikir ihsan eyler herhalde. Ümitliyim. Gözlem(e) 3: Şikayet de diyebiliriz. İstanbul'da oturanlar bilir. Amerikan Hastanesi'nin karşı köşesinde Ece Eczanesi vardır. Ordan ne aldıysam diğer eczanelerde üçse burda beşe satılıyor. Hesap sordum geçende, bu ne iş diye. Sahibesi pişkin pişkin 'kompiteyşın'dır ondan' diye anlamalara seza bi cümle kurdu. Rekabetten filan demek istedi sanırım, özür dileyip paramı geri vereceğine... Ben protesto ediyorum. Ne ayıp. Ümitsizim. Gözlem(e) 4: Bu televole-Pazar Keyfi çiftlemesi, (çiftesi ya da!) bir yandan haberini bar bar bağıraraktan verip bir yandan da altına dediğini yazar ya. İşte dediğiyle yazdığı asla aynı olamayan tek program ödülünü ben kendilerine veriyorum helali hoş olsun. Bunlar bi programlarında Don Juan'ı Don Huan olarak okudular yalnız; kulaklarıma inanamadım ben. Fevkalade doğru idi; şaştım da kaldım. Bıırrraavvoo. Ve hatta helal! Hayır doğru telaffuz halka yanlış gelecek şimdi. Nasıl bir ekstrem tenakuz olmuş parmaklarınızı yersiniz yani! Gidişatlarından ümitliyim. Gözlem(e)ler haftaya devam edecek. Eylemlerim sürecek!