| |
Bir vize Öyküsü
Bilgisayarın başında parmaklarımın geri geri gittiği, içimdeki yanardağın hüzün ve tasa karışımı lâvlar püskürttüğü ender yazılardan biri bu. Olayı anlatınca siz de bana ya da en azından ruh halime hak vereceksiniz. A.G. (Açık adı ve kimliğine ilişkin tüm bilgiler elbette bizde var) Anadolu'daki üniversitelerin birinin işletme bölümünden mezun oldu. Ancak yabancı dili yeterli değildi ve bu eksiğini kapatamazsa, hayattan beklentilerini gerçekleştiremeyeceğini biliyordu. İngiltere'deki dil okullarından birine başvurdu. Elbette Türkiye'deki temsilciliği aracılığıyla. Topu topu 6 aylık bir kursa gidecekti. Gerekli belgelerin listesini verdiler. Tamamladı. Koltuğunun altında kalınca bir dosyayla İstanbul'daki İngiltere Başkonsolosluğu'na başvurdu. Görevli kimlik, iyi hal (ne içkisi vardı, ne sigarası, ne de bugüne kadar bir olaya karışmışlığı), ikâmetgah ve öğrenim bilgilerini aldıktan sonra, "Ailenizin gelirine ilişkin belgeleri rica edeyim" dedi. Maaş bordrolarını uzattı. Annesi de çalışıyordu, babası da. Görevli göz gezdirdikten sonra yüzünü buruşturdu ve "Ailenizin geliri sizin İngiltere'deki masraflarınızı karşılayamaz" diye konuştu, sözlerinin etkisini tartmak için biraz bekledikten sonra ekledi: "Çünkü maaşları yoksulluk sınırının altında..." Delikanlı hemen dosyadan oturdukları evin kendilerine ait olduğunu gösteren belgeyi, yani tapunun fotokopisini çıkarıp uzattı. Yetkili hafifçe güldü: "Ailen seni İngiltere'de okutmak için evini mi satacak? Haydi sattı diyelim; o zaman yoksulluk sınırının altındaki maaşıyla ev kirasını nasıl ödeyecek?" Delikanlı yılmadı; bu kez de anne-babasının sahip olduğu yerli otomobilin ruhsatını gösterdi. Yetkili bu kez gülmedi, acıdı: "Bu arabayı kim alır ki? Müşteri çıksa bile ne eder ki? Haydi sattılar diyelim, hafta boyunca otobüs veya servisle işe gidip-gelen annen ve babanın tek lüksleri olan ayda yarım depo benzinle hafta sonları evin yakınlarında gezme keyfini de ellerinden almaya vicdanın nasıl razı olacak?" Delikanlı sustu. Görevli olumsuz anlamda başını salladı ve kapıyı gösterdi. Yıkılmıştı. Ağlamamak için dudaklarını ısırarak, daha doğrusu gözyaşlarını içine akıtarak çıktı. Gencecik hayatında hiç bu kadar kötü bir gün geçirdiğini anımsamıyordu, "Keşke yerin dibine girseydim de, o sözleri duymasaydım" diye mırıldanıyordu sürekli.
Raporu unuttunuz mu? Birkaç gün kendine gelemedi. Sonra dostları bir umut kapısı gösterdiler: "Kıbrıs'taki İngiltere Büyükelçiliği daha anlayışlı. Şansını bir de orada dene..." Gitti. Yine o kalınca dosyayla. Oradaki görevli de rutin kimlik bilgilerinden sonra ünlü baraj sorusunu yöneltti: "Aileniz sizin İngiltere'deki geçimini sağlayabilecek mi? Belgelerini verin lütfen..." İçinden dualar ederek uzattı. Görevli şöyle bir baktı, bazı hesaplar yaptı ve "karar"ı açıkladı: "Anneniz ve babanızın ücretleri toplamı, burada sizi içeriye alan kapıcının maaşının altında..." Telaşla malk-mülk belgelerini, yani o mütevazı daire ile eski model yerli arabanın ruhsatını çıkardı. Görevli omuz silkti, "Yeterli değil..." Ve "İyi günler" dileyerek (ne de olsa İngiliz centilmenliği) başını çevirdi. İkinci kez yıkılmıştı. Bu kez gözyaşları içine akmadı, göz pınarlarından yanağına süzüldü... Kıbrıs'taki İngiltere Büyükelçiliği görevlisinin "İkisinin maaşlarının toplamı bizim kapıcınınkinden az" dediği ailesi yargı mensubuydu. Yani adalet dağıtıyorlardı. Annesi yargıçtı, babası savcı. İşte böyle... İyi ama bunda şaşacak ne var? Daha geçenlerde Türkiye'deki adalet sistemini inceleyen AB heyeti, "Yargı mensuplarının maaşı yoksulluk sınırının altında" dememiş miydi? Raporunda, "AB ülkelerinde mesleğe yeni başlayan bir hakim 2 bin Euro alıyor. Yüksek mahkemede maaş 7 bin Euro'yu buluyor. Türkiye'de ise 10 yıllık hakimin maaşı bile 600 Euro civarında" diye yazıp, "Geçim sıkıntısı çeken savcı ve hakimlerle yargının bağımsızlığı sağlanamaz" tespitinde bulunmamış mıydı? Bu bilgilerin AB ülkeleri büyükelçiliklerine, konsolosluklarına, vize birimlerine gitmediğini mi sanıyorsunuz? Hakim ve savcıların maaşlarını bir nebze iyileştirmek için yarın toplanacak olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine bir sorumuz var: Yapacağınız zam, o delikanlının vize almasını sağlayabilecek mi?
|