| |
Niyet mi, cehalet mi?
Başkan Bush'un Slovenya ile Slovakya'yı "Kendine özgü sevimli gaflarından biri" diyerek gülüp geçtik. Moritanya'da karışıklık çıkınca Pasifik'teki ABD kuvvetlerini alarma geçirmeye kalkan Beyaz Saray yöneticilerini de "Ne yapsınlar; dünyaları ABD ile sınırlı" gerekçesine sığınıp anlayışla karşıladık. Ancak Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın "inci"si bunlara pek uymuyor. Beyefendi, Doğu blokunun 7 eski üyesinin (aralarında Bush'un karıştırdığı Slovenya ile Slovakya da var) NATO'ya katılmaları törenleri için gittiği Brüksel'de Alman ZDF televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye'den "İslam Cumhuriyeti" diye söz etti. Tam cümlesi şöyle: "Irak'ta bir İslam Cumhuriyeti olacak. Türkiye ve Pakistan'daki diğer İslam cumhuriyetleri gibi." Bunu izleyen cümlesi daha da vahim; çünkü "devlet", "ülke" ve "millet" kavramlarını birbirine karıştırıyor: "İslam'la demokrasinin birarada olmaması için bir sebep yok. Türkiye gibi bir İslam ülkesi, neden aynı zamanda Türkiye gibi bir demokrasi olmasın?" Powell'in iki cümleye sığdırdığı bu kadar yanlışın hangisini düzeltelim? Herşey bir yana, dünyanın tek süper, hatta hiper gücünün Dışişleri Bakanı, Türkiye ile Pakistan rejimleri arasındaki farktan bu kadar habersiz olabilir mi? Türkiye ve Pakistan Ankara'daki ABD Büyükelçiliği görevlilerinin kendisine ulaştıracaklarını umarak iki rejim arasındaki uçurumlardan birkaçını sıralayalım: Türkiye, Türk halkının Kurtuluş Savaşı'yla, kanıyla, canıyla kurduğu bir ulus devlet. Pakistan ise, Hint yarımadasındaki Müslüman toplulukları biraraya getirmek için kurulmuş, çeşitli uluslardan oluşan bir ümmet devlet. Türkiye'nin resmi adı Türkiye Cumhuriyeti. Pakistan'ın ise Pakistan İslam Cumhuriyeti. Türkiye 1924'ten bu yana Anayasa'nın değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek 2'nci maddesindeki tanımla "Laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti." Pakistan ise 14 Ağustos 1973 tarihindeki yürürlüğe giren anayasadaki tanımıyla "Federal İslam Cumhuriyeti." Ve yine anayasasına göre, çıkarılacak yasalar İslami esaslara aykırı olamaz. Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Pakistan'ın bu kimliğini değiştirmeye, "Atatürk devrimleri"ni model alarak laikliğe dayalı bir siyasal sistem getirmeye çalıştığı sırada, Powell kalkıp, Türkiye'yi "İslam Cumhuriyeti" ilan ediyor. Bakanlara bir teklif Powell'ın açıklamaları, Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türkiye'ye giydirilmek istenen elbisenin "çıtlatılması" ise eğer, cevabını geçenlerde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ verdi. Hem de ABD'de. Hatırlatalım: "ABD'de Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türkiye'nin modelliğinden söz ediliyor. Türkiye'nin kimseye model olmak gibi bir iddiası yok. Türkiye laik, demokratik ve sosyal hukuk devletidir. Bu model olarak benimseniyorsa, memnun oluruz. Ancak bazıları 'Ilımlı İslam modeli' diye bir kavram ortaya atıyor. Laik bir yönetimle İslam birarada olamaz. Bunlardan birinin varlığı, ötekinin olmaması gerektirir. Bu durumu ABD'de görüştüğüm tüm yetkililere anlattım, Türkiye'nin yapısının belli olduğunu, bunun böyle devam edeceğini vurguladım. Muhataplarımın bu durumu anladıklarından eminim." Yok; Powell'ın Türkiye ile ilgili değerlendirmeleri "Ateşle oynamak" heveslerinin dışa yansıması değil de, sadece bilgisizlikten kaynaklanıyorsa, insan eskilerin "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür" sözünü hatırlamaktann kendini alamıyor. Ve aklına ister istemez Neo-Con'ların tasarladıkları dünyayı 50 yıl önce gören George Orwell'in o ünlü 1984 romanında, Gerçek Bakanlığı binasının cephesinde yazılı cümle geliyor: "Savaş barıştır, kölelik özgürlüktür, cehalet kuvvettir!" Türk-Amerikan İş Konseyi toplantıları için önümüzdeki hafta Washington'a gidecek bakanlar, Powell'e hediye olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı götürmeli. Herhalde makbule geçer.
|