İşsizlik için büyümeden fazlası gerek
2003 yılında Türkiye'ye giren 10.9 milyar dolarlık kaynak milli geliri hedeflerin üzerine taşıdı. Özellikle yılın son çeyreğinde inşaat sektörünün uzun bir aradan sonra canlanma göstermesi, özel sektör yatırımlarında ve iç tüketimde artış ile yüzde 5.9'luk büyüme yakalandı. 2001 krizinden sonra Türkiye ekonomisi ikinci yıl, enflasyonu düşürürken büyümeyi sağladı. Üstelik tarımın yok yılı nedeniyle yüzde 2.5 küçülmesine karşılık. Bir önceki yılın yüzde 7.9'luk büyümesinin 5.9'a inmesinde baz yılı etkisi de rol oynadı. Dışardan borçlanma, sermaye piyasası veya kaynağı belirsiz olarak 2003'te ekonomiye 10.9 milyar dolar girdi. Bu döviz girişi ile 6.8 milyar dolarlık cari açık finanse edildiği gibi, 4.1 milyar doları da Merkez Bankası rezervine eklendi. Hem kurlar aşağı gitti hem de Merkez Bankası'nın rezervleri güçlendi ve kamu borçlarının sürdürülebilirliği arttı. *Büyüme rekoru- Bitişikteki tabloda yer aldığı gibi milli gilir dolar bazında yüzde 32.5 arttı. Kişi başına gelir de yüzde 30.2 artarak ilk kez 3.383 dolara çıktı. Hem milli gelir hem de kişi başına gelirde tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaşıldı. 2002 yılında da dolar bazında milli gelir yüzde 22.6, kişi başına gelir yüzde 23.2 artmıştı. İki yıl üstüste yüksek oranlı artış 2001'deki çöküşün ardından geldi. Kişi başına gelir aynı yılda yüzde 29.4, GSMH yüzde 24.5 azalmış ve 147.1 milyar dolara inmişti. *Kaynak varsa sorun yok- Normal koşullarda bu yıl tarımın var yılı. Mevsim koşulları iyi gidiyor. Büyümede tarımın olumsuzluğu ortadan kalkacak. Ekonominin çarklarını döndüren dışarıdan fon girişinin de devam edeceği tahmin ediliyor. Devlet Bakanı Ali Babacan'dan türk insanında para olduğunu, güven ortamının da güçlendiğini belirterek "Kaynağı belirsiz döviz girişi sürecek" dedi. Kaynak girişi devam ettikçe büyümede üçüncü yılın başarısı da kendiliğinden gelebilir. Dış kaynak girişi, herhangi şok bir olay meydana gelmedikçe kurların reel olarak artmamasını, hatta gerilemesini gündeme getirebilir. Bu da enflasyon düşüşünü devam indirebileceği, faizi düşürebileceği gibi, milli geliri artırarak net kamu borcunun milli gelire oranını aşağı çekebilir. 2001 kriz yılında yüzde 92'ye çıkarak tavana vuran net kamu borcunun GSMSH'ya oranı, büyüme ile birlikte 2002'de yüzde 80'e, 2003'de yüzde 71'e indi. *Yeni yatırım gereği- Büyümeye devam edilmesi halinde ekonominin en önemli sorunlarından biri daha kontrol altına alınacak. Ancak burada enflasyonu düşürürken büyümenin devam ettirilmesinin önüne yeni bir engel çıkıyor. Yatırımlarda ağır kalınması ve ihracat yoluyla üretimde kapasite kullanımının en üst düzeyine çıkması, yeni yatırımların gereğini ortaya koyuyor. Dünkü milli gelir verileri 1987 sabit fiyatlarıyla 123.2 trilyon liraya vararak tüm zamanların en üst düzeyine çıkıldığını gösteriyor. Bu rakam 2000 yılında 119.1 trilyon lira düzeyine kadar çıkabilmişti. Potansiyel üretim düzeyinin üstüne çıkılması, artık yeni yatırım olmadan büyümeyi devam ettirmenin veya fiyat dengesini korumanın zorluğuna işaret edebilir. Bu da cari açığa yol açabilir. Dolayısıyla büyümenin, enflasyonda düşüşün, cari açığın sürdürülebilir olması açısından yatırım artışının gerçekleşmesi artık bir zorunluluk. *İstahdama strateji- Enflasyon, büyüme ve borçların sürdürülebilirliği sorunlarını halletmek istihdam artışını otomotikman beraberinde getirmeyecek. Bunlar gerekli ve ön koşullar. Sorunun çözümü için yeni yatırımlar yanında özel strateji geliştirmek de gerekiyor. *Sonuç- "Zor şeyler kolaylaşırlar" Latin Atasözü
|