İki seçim arası faiz ve enflasyon taban, iç borç ve işsizlik tavan
Beş yıl önce 18 Nisan 1999'da genel seçimlerle birlikte yapılan yerel seçimden bu yana Türkiye'nin siyasi tercihleri hızla değişti. Üç partili bir koalisyondan tek partili ve Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ve siyasi istikrara ulaşıldı. Ancak aynı dönemde son iki yıldaki iyileşmeye karşılık ekonomik sorunlar da büyüdü. Tabloda yer alan verilerden de izlenebileceği gibi, siyasetteki bu dönüşüm ekonomiye henüz yansımış değil. Gerçi iki ana konuda net başarı var. Enflasyon ve faiz. Enflasyon sürekli yüksek düzeyinden tek haneli rakamlara indirildi. 1999 Nisan ayında yıllık enflasyon toptanda yüzde 48.2 düzeyinden bu yılın şubat ayında yüzde 9.1'e geriledi ve 1970'den sonra ilk kez tek haneli rakama indi. Tüketici fiyatları da yüzde 63.5 düzeyinden yüzde 14.3'e geriledi. * Riske rağmen faiz düştü- Enflasyondaki bu düşüşe paralel Hazine'nin borçlanma faizleri de düştü. Ekonominin pek çok girdisini bir maliyet olarak etkileyen, paranın yönünü değiştiren faizler Nisan 1999'da yüzde 101 düzeyindeydi. Geçen hafta sonu itibariyle yüzde 23.5 düzeyinde gerçekleşen bono bileşik faizlerinde 77.5 puanlık bir azalma meydana geldi. Üstelik bu düşüş aynı dönemde tam bir patlama yapan ve kendini dörde katlayan iç borç stokuna ve buna paralel artan riske rağmen gerçekleşti. Bu gerçekleşmenin temelinde de, 2002 seçimleri sonrası beklentilerde meydana gelen iyileşme ve kamu kesiminin yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla vermesi etkili oldu. * İstihdam yaratamadık- Enflasyonda böyle bir başarıyı sağlarken işsizlikle mücadele edemedik. 1999 Haziran itibariyle 22 milyon 49 bin kişiye iş sağlarken, bu sayı 2003 sonunda 1 milyon 238 bin azalışla 20 milyon 881 bine indi. İşsizlik yüzde 7.3 düzeyinden yüzde 10.3'e yükseldi. Eğitimli gençlerde işsizlik yüzde 25 ile aynı kaldı. Beş yılda nüfusun yaklaşık 4 milyon artmasına karşılık, yeni iş sahaları açılamadığı gibi, işte çalışanların sayısı 1.2 milyon kişi azaldı. * Bunda, yeni yatırımların yokluğunun payı büyük. 1998 Rusya krizi, 1999 Türkiye depremi, 2000 banka krizi ve 2001 büyük ekonomik kriz, özel sektörü yatırımdan alıkoydu. * Devlet de zaten enflasyonu düşürmek ve kamu açıklarını azaltmak için yatırımlarda büyük kısıntıya gitti. *Bir de istihdam deposu olarak bilinen inşaat sektörü 1999'dan bu yana bir türlü canlanamadı. * 2001 sonrası devlet özel söktöre teşviki kaldırırken bunun yerine geçecek olan yatırım ortamının iyileştirilmesini de koyamadı. * Çünkü devlet iç borçları çevirmek için faiz dışı fazla verme zorunluluğundan vergileri giderek yükseltti. Bu sürede kayıtdışı kayıt altına alınamadığı için, kayıt içindekilerin vergi yükü arttı. Yatırım ortamı iyileştirilemedi. * Asıl sorun iç borçlarda- İki seçim arasında geçirilen beş yılda asıl kötüleşme devlet borçlarında meydana geldi. İç borç stoku 39.9 milyar dolardan 151.8 milyar dolara yükseldi ve 111.8 milyar dolar attı. Bu her yıla 22 milyar dolarlık artış demek. Aynı dönemde milli gelir 201 milyar dolardan 2003'te 240 milyar dolara yükselecek. Yani GSMH beş yılda 40 milyar dolar artarken, iç borçlardaki artış 112 milyar dolara vardı. Bunun yanında dış borçlar 100 milyardan 142 milyar dolara çıktı ve 42 milyar dolar arttı. Böylece geçen beş yılda iç ve dış borçlar 154 milyar dolar arttı ve katlandı. Nisan 1999'da toplamı 140 milyar doları bulan iç ve dış borçlar o zamanın GSMH'nın yüzde 70'ine ulaşıyordu. Şimdi ise iç ve dış borçların toplamı 294 milyar dolar ve 240 milyar dolarlık GSMH'nın yüzde 122'si düzeyinde. * Yapısal reform kurtarır- Enflasyonu indirme ve iç borçları çevirme bir yanda, yatırımları başlatma ve istihdam yaratma zorunluluğu diğer yanda. Türkiye kısa vadede bu iki zorunluluk arasına sıkışmış gibi. Yerel seçimleri atlatan hükümetin bundan sonra yapısal sorunları gündemine almazsa, tek umut olarak AB'ye tam üyelik müzakeresi kalacak. Oradaki herhangi bir aksama, bu kez büyük ekonomik yıkıma yol açabilecek. İşin özeti, AB'de veya Kıbrıs'ın çözümünde çıkabilecek bir sorunun, Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı yıkımı, sadece ve sadece yapısal reformlarların hızlandırılması azaltabilir. *Sonuç- "Hayatın dönmeyen çarkları, umudun gizli elleriyle döner" Maurice Maeterlinck
|