Medya kavgalarında patronların etkisi...
Patronların, "gözünün üzerinde kaşın var" gerekçesiyle kavga ettiklerini düşünmüyorum. Kuralları oluşmamış piyasalarda çıkar ve pazar çatışmaları, gelişmiş ülkelere göre daha sert ve kanlı geçiyor. Patronlar ve onların kurmayları genellikle faul yapıyor. Çünkü, şirketlerin gücü, atılan veya yenilen "belden aşağı yumruk"la belirleniyor. Elde edilen kazançlar, hep aynı yöntemle korunabiliyor; Ankara daima yanınızda olacak, size güç verecek! Kötünün iyisi ise, devletin rakibinizle size eşit mesafede durması. Bu nedenle firmaların lobi şirketleri, Ankara temsilcileri ve yönetim kuruluna alınan bürokratların temel görevi, erken uyarı sistemi geliştirmek, rakiplerin darbelerini gözlemlemek, rakiplere atılacak dayağın Ankara ayağını dizayn etmektir. Bizim patronlar, daima ve her zaman ilgi alanına girmeyen sektörler için tam serbestlik ister. Büyük patron, kendini pazarın regülatörü, adalet dağıtıcısı, sektöre giriş çıkışların bilet kesicisi olarak görür. Onun sevmediği kişi, şirket, kurum aforoz edilmeli, yok edilmelidir. Sesi soluğu kesilmelidir. Ama üzülmeyelim. Durum değişiyor. Tüketicilerin lehine, toplumun genel çıkarlarına uygun rekabet artıyor. Çünkü AB'ye uyum yasaları ve Türkiye'de yerleşik yabancı sermayeli şirketler bastırıyor. Böylece bürokrat ve siyaset destekli orman kanunları ve mevzuatı, yavaş da olsa değiştirilmeye başlanıyor. Kabul etmeliyiz ki, tekel olmayı arzulayanlar için de hayat zorlaşıyor.
*** Sorular geliyor. Nedir bu Hürriyet ile bitip tükenmeyen kavganız? Ya da, Doğan Grubu neden dönüp dolaşıp lafı size getiriyor? Okuyucuya, gazetelerin Fenerbahçe-Galatasaray örneği gibi "ezeli rekabet, ebedi dostluk" temelinde hareket edemediklerini anlatmak zor. Yukarıdaki girişi de konuya bakışımı vurgulamak için yaptım. Bazı dostlarımız görmüyor ama medya sektöründe de kurallar değişiyor, değişmek zorunda. Bana göre Doğan Grubu ile Sabah arasındaki çatışmanın temelinde ekonomik nedenler var. Devletin medya ile finans sektörü ilişkisini düzenleyemediği için oluşan kaos var. Mevcut tartışmaların sert ve yakışıksız sürmesinin temel nedeni, Doğan Grubu'nun yakaladığını düşündüğü fırsatı, büyük bir kazanç kapısına dönüştürme isteğinde gizliydi. Fırsat şuydu: Sabah bir daha canlanmamak üzere, Güneş gibi, Günaydın gibi yok olup gidecekti. Çünkü Sabah'ı çıkaran Medya Grubu'nun bankasına el konulmuştu. Sabah'ın teslim alınması, yıllık bir milyar dolar civarında oluşan reklam pazarından yüzde 40 yerine yüzde 60, belki yüzde 70 pay almak anlamına gelecekti. Kriz ortamında, Petrol Ofisi'nden kaynaklanan 500 milyon dolarlık borcu Doğan'ı sıkıntıya sokuyordu. Ve bu ekstra pay, Doğan'ın borçlarını ödemek, ötelemek için gerekliydi. Hürriyet-Sabah tartışmalarını çözmek için Petrol Ofisi ile Sabah'ın pazar payı arasındaki ilişkiyi anlamak lazım. Sabah'ın ekonomik gerçeklere uygun kurtuluşunu görmek lazım. Pazar günü bu konuya devam edeceğim.
|