| |
Demokrasi müzesi.
Cuma günü öğleden sonra, Elazığ'ın İstasyon Meydanı'nda "ak sakallı bir ihtiyar", Demokrat Parti'nin "mühürünü" Mehmet Ağar'a uzatınca... Bu yazıyı yazmaya karar verdik. "Dede" gençliğinde particiymiş. Partisi kapanmış, ama "her nasılsa" mühürü onda kalmış. Ve yıllarca onu "hazine gibi" saklamış. Olay tam "müzelik." Keşke bir "demokrasi müzemiz" olsa da, o mühürü sergilesek.
*** Sahi, Demokrat Parti'nin "Genel Başkanlık mühürü" nerede? CHP Genel Başkanları İsmet İnönü'nün, Bülent Ecevit'in "mühürleri" nerede? Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel'in "mühürü" nerede? Hiçbiri yok. Zira partiler kapatılınca "evrakları, SEKA'ya gönderildi." "Eritildi" yeniden kağıt yapıldı. Partilerin "diğer malzemeleri ise" kimbilir hangi sobada yakıldı.
*** "Çok partili siyasi yaşam" 1946'da başladı. "Tek parti" daha geriye uzanıyor. Ama demokrasimizin "arşivi" çok yeni. 1960'ta "Demokrat Parti'nin köküne kibrit suyu döküldü." Nesi var, nesi yok "imha edildi." 1980 müdahalesinden sonra "bütün partiler" aynı işleme tabi tutuldu. Demokrasinin "hafızası" yok edildi. Hafızasız demokrasinin tabii "müzesi" de olmaz.
*** 1960 ihtilali "27 Mayıs'ta" oldu. O yıl, Menderes'in köyü Çakırbeyli'de mahsul iyiymiş. Hasat zamanı gelmiş, Menderes'in çiftliğinde "mahsul tarlada kalmış." Zira Menderes "hapiste." Yakınları "tarlada çalıştıracak işçi bulamıyor." Jandarma, köylüleri korkutmuş: - Menderes'in tarlalarında çalışmayacaksınız. Köylü, tarladaki mahsule bakar, için için ağlarmış. Bir sabah, şafak vakti, Menderes Ovası'ndaki köylüler Adnan beyin tarlalarına koşup, hasada başlamışlar. Hemen jandarma gelmiş. Köylü diklenmiş: - Ednan bey bizim paramızı geçen seneden vermişti... Onun mahsulünü tarlada bırakmayacağız. Bugün bu olayı gözyaşları ile anlatan "birkaç Çakırbeyli köylü" kaldı. Yarın onlar da ölünce... Demokrasinin "hafıza kaydından" bu anılar da silinip, gidecek.
*** "Demokrat Parti iktidarına karşı" darbe yapıldı. Ama Bayar'ın doğduğu Umurbey köyünde, Bayar'a kahve pişiren "kahvecinin suçu, günahı neydi?" Cumhurbaşkanı Bayar sık sık köyüne gidermiş. Kimi köylüsü çay yaparmış, kimi kahve, kimi yemek. Ve ihtilalden sonra "Bayar'a sahip çıkan herkese" eziyet edilmiş. Bunu "kim" söylüyor? O dönemden hayatta kalan "iki ihtiyar." Allah gecinden versin, yarın onlar da göçüp, gidince... "Dün ile ilgili on birkaç anı bile" kalmayacak.
*** Merhum Osman Bölükbaşı'ya birgün "anılarınızı yazsanız" demiştik. Osman beyin tepkisi "hayır" olmuştu: - Unutmak ve unutulmak istiyorum. Sadece Osman bey değil "eskilerin çoğu yazmadı." Yazıya dökülenleri de "ihtilaller silip, süpürdü." Ve hafızası zayıf demokrasimizden geriye "Elazığ'lı dedenin mühürü ile, birkaç ihtiyarın anlattığı üç, beş anı kaldı."
|