Kırmızı kalpler
Kalbimiz hakkaten kırmızı mıdır? Şöyle bir akla getirmesi bile ıggykk! İğrenç di mi? Damarlar, yağlar, kan vb hiç de romantik değil hayal ettiğimizde. Ama ne edicen ki günümüz romantik. Sevgililer Günü... Hey yavrum hey! O zaman ne? Bütün kalpler kan kırmızı... O bin yıldır defterlerimize çiziktirdiğimiz, zavallı ağaççıkların gövdelerine kazıdığımız, bilboardlara papelleri sayıp yazdırdığımız ya da 'korsan yazılım' seçeneğini uygulama adına direk tepelerine çıkıp bizzat yazdığımız, (bkz. Mudo bilboardlarının üzerine fırça ve boya marifetiyle aşkını ilan eden bir arkadaşımız!) ve ola ki o gün (duygu hali) hiiç hissetmesek de aşkımızı ilan ettiğimiz kırmızı gün. Valla gün kırmızı, kırmızı olmasına amma mütemadiyen ve defaatle rengimi belli ettiğim üzre; bize gelmez bugün. Sizinkisi kutlu olsun diyerek kenara çekileyim ben. Sizin gideceğiniz yerler, yaptığınız şeker şeker sürprizler, vereceğiniz hedayeler vardır. Mani olmayayım Şimdi ben bi kelam ettiğimde ve sözüme nihayet verdikte tam mı ilen kenara çekilemiyorum. Kötü bi huyum var üzerinize kırmızı kalp. Dediğime yediğime bi de karşı cenahtan bakıyorum nasıl duruyo diye. Siz muhtemelen diyeceksiniz ki; işte nedir sevgilisi yok tabii, kıskançlıktan gev gev konuşuyo... Peki, okey, müşterisiniz, haklısınız zira benden farklısınız. Tamam, sevgilim yok (şimdiliiiik!) Olsaydı da yine aynı böyle, yukarıda yazdığım gibi düşünürdüm hiç bile! Sevgilim olunca bi gün, aynı fikirde olduğumu yaziyim de görün bakın.
ÇİKOLATALI PASTA Peki; konu açılmışken yıllaaar öncesine götüreyim sizi de bi anektod yapayım ellerimle. Daa o zaman çocukum, bir ufacık cücüküm ben. Bi sevgilim vardı üzerinize bi çift bakan üzüm göz; bana içi yumuşak çikolata dolu kocumaan kalp şeklinde bi pasta aldıydı. Ama nasıl biliyor musunuz, buzdolabına ko bi sene ye bozulmaaz etmez öyle mıh gibi sağlaaam bi pasta, nasıl bi formülle yapmışlarsa... Ben onu bi yemeye başla kardişim, bu eylemi de 365 güne yay sen. Oldum mu sene sonunda domuz topu gibi bi şey. Oohh! Ye iç yat (sevgili tahifesi tikkaaat!) Amman diyim; güzel kızlar, onlardan da daa güzel erkek çocuklar(!) siz sakkın bu tuzağa düşmeyiniz. Bu size ablanızın, teyzenizin nasihatı. Herr şey dozunda güzel, güzellerim. Aşkta da yeme içmede de abartmiicaanız. Biliyorum sevilmek sevişmek ruha ve bedene tatmin sağlar. Ayynı yemek yemek gibi... Benim sevgi manyağı Adem var ya (kedi, kedi...) ben onu severken severken bişey oluveriyor yerimden kalkmam icabediyor. Bu salak dooğru mama kabına... Heyvanatta da bu böyle zahir kardeş, o da insan! Di mi sevilmeye muhtaç? Ben bu manasız günü iki satırla geçiştiririm diyordum, şu hale bak hele; destan yazdım. Geçen hafta rahmetli Barış'ın beşinci sene-i devriyesini ikmal ettik kardeşlerim. Tam bu sıralarda nasıl da beklenmedik bir kötü haber aldık. Yıllarca birbirlerine rakip gösterilen iki sevgili arkadaş nasıl da sanki dostluklarını bize göstermek istermişcesine aynı ay ve ne kadar yakın günlerde de randevulaştılar o bildik yerde... Hey! Koca Cem, Allah gani gani rahmet eylesin sana. Gittiğin yerde mutlu ol, bizi yıllardır mutlu ettiğin gibi. 'Bir teselli ararsak geçmişteki günlerden' ki arayacağız 'Bakarız o zaman resmine' gözyaşlarımız gözpınarlarımızda... Güzel İlkim, sana da sabırlar diliyorum. Son olarak bir duyuru: Ayça Tan ve Gündüz Saka 21 Şubat'ta yine Ankara'- dan geliyor ve Kadıköy Evlendirme Dairesi'nin üst katında ücretsiz reiki ve meditasyon seansına sizleri bekliyor. Ben de gideceğim. Orada görüşürüz kardişlerim. Öptüm gül yüzlerinizden.
|