| |
|
|
Üçüncü milenyumda köle tacirleri..
Ertuğrul Özkök, son zamanlarda neden kendisine Sabah'ı yok etme gibi bir misyon seçti, neden iki günde bir bu hedefe yönelik yazılar yazıyor, Moskova'ya gidince anladım.. Efendim bana demişlerdi ki, "Bu organizasyona sadece iki kişi davet ettik. Biri siz, biri Ayşe Arman.." Daveti Bolşoy gecesi kadar cazip kılan bir başka şey de Ayşe ile bir gezide buluşmaktı. Bir Adana yapmıştım, tadına doyamamıştım. Şimdi Moskova kimbilir nasıl olur?. Ayşe üstelik benim tiryakisi olduğum yazarım.. Sabahın köründe hava alanına geldik ki, Ayşe yok.. Efendim, gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalmış da.. Yetişmemiş de.. Bir de Kelebek eki çıkıyormuş da.. Onda da yeni işler yüklemişler de.. Falan filan.. Ayşe ancak ertesi gün gelebilecekmiş.. Yahu zaten hepsi üç gün.. Biri gitti.. İki kaldı.. Siz öyle sanın.. Ayşe'nin yüzünü bir tek Bolşoy gecesi gördüm.. Gördük. Onun dışında gören olmadı.. Elinde bir kaset destesi.. Efendim Duvara Karşı yönetmeni ile söyleşi yapmış.. Onları çözüp yayına hazırlayacakmış.. Bitince Armağan Çağlayan söyleşisi varmış. Onu çözüp yazacakmış.. Kız uyku uyumadan köle gibi.. Gibisi ne.. Tam köle İsaura.. Köle gibi çalışıyor.. Lap topu ile geçemiyor. Kızı çağdaş sistemlerle donatmamışlar. Çağ dışı bir ekipman.. Otelin internet desteği de işe yaramıyor.. Hadi faksla.. Bitti mi?.. Bitmedi.. Sayfası hazırlanıyor.. Ayşe bekliyor.. Sonuç alınacak.. Haydaa.. Yazısı geri fakslanıyor.. "Şu kadar fazla geldi, at.." Yahu editör de yok.. Ayşe eşekler gibi çalışıp hazırladığı yazısının yarısını göz yaşları içinde doğrayıp, geriye bir faks daha.. Bitmedi.. Şimdi sırada yeni kasetler var.. Düşünebiliyor musunuz?.. İki gün için Moskova'ya gelmiş kız.. Otelin kapısının önünü bilmiyor.. Böyle bir köle sistemi olur mu?.. Olmaz.. Yetmez.. Sabah da yok olacak ki, Ertuğrul amacına ulaşsın, beni de köleleri arasına alsın.. Hıncal'ı da Ayşe gibi gün 24 saat çalıştırsın.. Yağma yok.. Efendim şimdi asıl büyük felakete geliyorum.. Ayşe'nin sevgilisi büyük bir petrol şirketinin Dubai Genel Müdürü olmuş.. Adamın kariyerinde büyük bir atılım.. Hiç düşünmeden "Peki" demiş.. Demiş de, bu aşka düştüğünden beri, gözü başka şey görmeyen Ayşe ne olacak?.. "Ben de seninle gelirim" demiş Ayşe.. Ayşe bu.. Önce aşk.. Ertuğrul da bayılmamış mı, fikre.. "Aşkı uğruna ülkesini terkeden yazar"a sahip olacak boru mu?.. Tepem attı.. "Yazarın kökleri yaşadığı yerdedir.. Sen bu ülkenin en çok okunan yazarlarından birisin. Köklerini buradan çekersen, buranın havasını koklamazsan, buranın insanını görmez, onu yaşamazsan, onun ne dediğini duymaz, yazılarına geri dönüşlerini (Feed back) hissetmezsen bir süre sonra okunmaz olursun.. Uzaktan kumanda yazıları sevmez okur" dedim.. "Sen aslında aşka aşıksın Ayşe" dedim.. "Bütün aşklarını, bütün sevgilerini öyle bir coşku ile anlattın ki, ben her defasında 'Biterse ölür' dedim, sen hemen daha büyük coşku ile başkasını yazmaya başladın" dedim.. Ayşe "Sık sık gelirim, buradan kopmam" dedi.. Dedi de benim aklım basmadı.. Kız biri patronu, biri sevgilisi iki erkeğin kölesi.. Düşünebiliyor musunuz?.. En özgür bildiğimiz Ayşe'nin kendi hayatı yok.. İş hayatını Ertuğrul'a, özel hayatını sevgilisine satmış, iki erkeğe köle olmuş gidiyor.. Kız Dubai'ye gidiyor, aşkının peşinde.. Kariyer, yazı, gazete, gazetecilik umurunda değil.. Önce Aşk!.. Vallahi şaşkınım.. Billahi şaşkınım.. "Yuh olsun" mu demem lazım.. "Helal olsun be Ayşe" demem mi?.. Bilemiyorum.. Seneler evvel Holly "Ben Amerika'ya gidiyorum" dediğinde, "Güle güle" dediğimi hatırlıyorum, yalnız.. Türkiye'de "Biri" olmayı yeğlemiştim, Amerika'da "Herhangi biri" olmaya.. Ya da Holly'ye, Türkiye'yi terk edecek kadar aşık değilmişim anlamına mı geliyor bu?. Ayşe kafamı öyle karıştırdı ki.. Peki siz ne diyorsunuz benim tüm okurlarım.. Siz ne diyorsunuz?.. Ayşe her şeyi bırakıp, sevgilisinin peşinden gitsin mi?.
|