Yaşasın çocuklar
Dün bayramdı. Tiyatrocuların bayramı. Yer göstericisinden oyuncusuna, yazarından seyircisine tiyatrocuların bayramıydı dün. Bilmem haberiniz oldu mu? Nedense yıllardır ilgisizlikleriyle dillere destan olmuş ilgililerin, bir türlü doğru dürüst sahip çıkmadıkları bayram, yine alışıldığı gibi coşkuyla kutlanılamadı. Kapısını omuzlayıp içeriye girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği'nde çok önem verilen bugün, ülkemizde, ısrarla, yine kaynatıldı. Dünyanın her yerinde ve hatta Uganda'- da, Kenya'da, Papua Yeni Gine'de ve Alaska'da kutlanan bayram, haksızlıklara, herhangi bir şekilde insanın insanı ezmesine karşı çıkanların bayramıydı. Evdeki, okuldaki, iş yerindeki, polisteki işkenceye karşı çıkanların bayramıydı. İnsanın her haline göz atıp, gözlemlediklerini kendi süzgeçlerinden geçirip, damıtıp, yine onlara anlatanların bayramıydı. Bir arada oturup, oyuncuların anlattıklarına kahkahalarla gülerken düşünenlerin bayramıydı, dünkü gün... Gülerek, düşünerek, sorular sorarak yaşama meydan okuyanların savaşıydı. Seyircilerin, izleyicilerin bayramıydı... Tiyatronun vazgeçilmez iki temel öğesi vardır. Oyuncu ve seyirci. Bu ikisi bir araya gelince tiyatro dediğimiz kıvılcım çakıyor. Seyirciyle oyuncu karşı karşıya gelince, insan kadar eski mucize gerçekleşiyor... İnsana bakarken, onun ruhunun derinliklerine ve inanılmaz karmaşıklığına yolculuk yaparken kendini de yeniden keşfetme mucizesi.. Dünya Tiyatrolar Günü tiyatrocuların ve seyircilerin bayramıdır. Seyirciler de tiyatrocularla birlikte düşünerek, sorgulayarak, gülerek yaşama meydan okudukları için bizim meslektaşlarımızdır... Tiyatro eylemini birlikte gerçekleştiririz. Çünkü tiyatro yapmak bir eylem koymaktır. Seyircilerimizle birlikte her akşam yeniden yaratırız oyunlarımızı.
İNSANIN KEŞFİ Gazetelerde fazla yer verilmeyen, TV'lerde kaynatılan, özel gösteriler yapılmayan, meslekdaşların bir araya gelip bir gayri resmi geçit bile yapamadığı bayram dünkü gündü. Geçiştirildi. Sade suya tirit kutlamalarla.. Ama hep geçiştirilmeyecek. Umutluyum. Dün kapım çaldı. Yaşları altıyla dokuz arasında değişen beş çocuk kapıda. Bayramlıklarını giymişler, saçlarını taramışlar. Ellerinde ordan burdan topladıkları bahar çiçekleri.. "Hayrola?" dedim. "Tiyatrolar Bayramınızı kutlamaya geldik.." dediler. İçeri davet ettim.. "Ne içersiniz?" dedim. "Bayramda şeker verilir. Şeker yok mu?" dediler. Allah'tan akide şekeri vardı. İkram ettik.. "Hiç tiyatro izlediniz mi?" dedim. 27 Mart'ın Dünya Tiyatrolar Günü olduğunu öğretmenleri söylemiş.. Sonra da özür dilemiş onlardan, 'bir tiyatroya bile götüremediği' için.... TV'lerde izlediklerinden, duyduklarından biliyorlar benim tiyatrocu olduğumu.. "Bizi hiç götürmediler tiyatroya. Ama biz tiyatronun iyi bir şey olduğunu biliyoruz.." dediler. Çocuklar bilir, ben inanırım çocuklara. "Peki, ne tiyatro?" dedim. Hepsi kendince tanımladı.. "Tiyatro insanın insana baktığı yerdir." "Büyüğün çocuk, çocuğun büyük olduğu yerdir." "Tiyatro dondurma gibidir, insanın içini ferahlatır. Tadı damağında kalır.." "Tiyatro insanın insana el salladığı yerdir.." "Tiyatro insanın insanla buluştuğu yerdir.." Ben demedim mi size "çocuklar bilir" diye.. Sözleştik, onları tiyatroya götüreceğim. Yazın da bizim sokaktaki okulun bahçesinde birlikte tiyatro oynayacağız. Hem de kuklalı ve de akordeon ve mandolin eşliğinde. Bütün mahalleliye seyrettireceğiz. Onlar karar verdi. Büyükler oyuncak ve kitap getirip girecekler oyuna. Toplananlar yoksul çocuklara gidecek. Çocuklar, köpekler ve mahallenin kedileri bedava izleyecek.. Dünya Tiyatrolar Günü bu yıl da Türk Tiyatrosu'nun şanına yakışır bir biçimde kutlanamadı. Ama ilerde kutlanacak.. Umutluyum... Baktılar büyükler beceremiyor, çocuklar aldı işi ele.. Geçmiş Tiyatrolar Bayramınız kutlu olsun...
Ali Poyrazoğlu
|