|
|
|
|
|
Havana'ya bir haller olmuş
|
|
Birçok şey yapmışlar Küba'da. Değişiklikler insanı etkiliyor ama daha turistik olmuş. İlk gidişimde tek tük rastladığım turist otobüslerinden artık bolca var
İlk kez 2000 yılında gitmiştim Havana'ya. Dört senede yaşanan değişiklikler inanılmaz. Bir kere "Eski Şehir" in binaları, özellikle ana yürüyüş yolunda olanlar bir bir elden geçmiş. Aslına uygun olarak derlenmiş, toparlanmış, boyası yapılmış. Meydanlara güzel kafeler, restoranlar açılmış. Sanmayın ki şehir havasını kaybetmiş, çirkin tabelalarla bezenmiş. Tam tersine her şey çok zevkli. Bazı eski oteller yenilenmiş ve yenileri açılmış. Yenilerden Hotel Racquel, elden geçmiş. Hotel Florida ve Hotel Ambos Mundos'u pek beğendim. Hem merkezi hem de çok tipik oteller. Ama yaz aylarında gidenler için klimalı oda şart. Ambos Mundos'un terasından tüm Eski Şehir ayaklar altında, terasta güzel bir restoran ve bar var. Ernest Hemingway' in "Çanlar Kimin Çalıyor" romanını bu otelde yazmaya başlamış olması da buraya farklı bir popülarite veriyor.
KATAMARAN GEZİSİ Klasik bir otel ise Otel National. Denize geniş cephesi, sahile vuran dev davgalar, Malecon manzarası, bambu koltuklarla döşenmiş verandası ve bahçesiyle çok zarif. Odalar ve servis çok iyi değil ama altınca katta kalınmasını tavsiye ederim. Hem odalar daha iyi hem de özel bir kahvaltı salonu var. Restoranlar için farklı bir kategori yapılmış. Her şeye devletin sahip olduğu Küba'da, bazı restoranlar kişilere ait. Bu gruba "Paladar" deniliyor. Çok fazla sayıda yok ama benim gittiğim iki tanesi Küba standartlarında çok iyiydi. Eski Şehrin ara sokaklarında yer alan "Restoran La Guarida" ve "La Cocina de Lillian". Her ikisinde de yemek kişi başı 30 Amerikan doları civarında. Otellerden ya da ana merkezlerden taksi bulmak çok kolay. Ama bu iki restoranda çok ortalık bir yerde olmadığı için, ya gidilen taksiyi belli bir saatte çağırmak ya da hesabı isterken taksi de istemek iyi olur. Taksiler taksimetreli ama genel olarak pazarlık tercih ediliyor. İlk gün Hotel National- Eski Şehir arasına 10 Amerikan doları verirken, son gün 5 dolar'a düşüyor. Taksilerin bazıları inanılmaz döküntü. Her an kendini yerde bulabilirsin hissine kapılıyor insan. Ama Restoran La Guarida'dan çıkışta gelen taksi, sanırım Küba'daki en iyi müzik tesisatına sahip taksiydi. Çocuk bize bir de tekno müziği münasip görünce, başım ağrıdı. Ama çocuk yatırım yapmış, göstermek istiyor, morali bozulmasın diye, sesimi çıkarmadım. Küba'daki değişiklikler insanı etkiliyor ama daha turistik olmuş her yer. İlk gidişimde tek tük rastladığım turist otobüslerinden artık bolca vardı. Artk bu iyi midir, kötü müdür bilemem... Havana'daki günlerden sonra, artık ülkenin başka bir yüzünü görmek için araba ile iki saat mesafedeki Varadero için yola çıktık. Karayip Denizi, bembeyaz kumsal tipik kartpostal görüntüleri Varadero'da mevcut. Bir çok yeni otel var ama hepsi çok sıradan. Varadero hafiften sınıfta kaldı. Ama orada bir gün var ki, mutlaka gidenlere tavsiye ederim Katamaranla Blanco Adası'na gitmek, yol üzerinde yunuslarla yüzmek her otelden satılan klasik bir turist programı. Katamaranlar ya gruplar için 50-100 kişilik ya da maksimum 6-7 kişilik küçükler. Küçüklerde bir kaptan ve miço var. Normalde istakoz avlamak yasak ama küçük tekne olunca bu kural deliniyor. Bir koyda tekne duruyor ve miço elinde küçük bir zıpkınla suya atlayıp, beş dakikada 6-7 istakozla geliyor. Onları teknede pişirip, bir de güzel sofra hazırlıyor ki, seyahatin en keyifli dakikaları bunlar. Katamaran gezisinin en en hoş tarafı ise yunuslarla yüzme kısmı. Açık denizde bir havuz oluşturulmuş ve dört adet yunus var. Yarım saat yunuslarla oynadıktan sonra, güneş alçalırken sadece yelkenle dönüş başlıyor.
Ayşe Yağcı
|
|
|
|
|
|
|
|
|