|
|
Kamu borcunu iyileştirmede daha fazlasını istemenin anlamı
Hazine'nin üç ayda bir yayımladığı Kamu Borç Yönetimi Raporu tam iç borcun sürdürülebilirliği tartışmasının ortasına denk geldi. Bu rapordan kamuoyuna yansıyan en önemli bilgi net kamu borcunun GSMH'ya oranının 2003 sonunda yüzde 70.6'ya düşmesinin beklendiği. Borçların sürdürülebilirliğinde en önemli veri olan net kamu borcunun milli gelire oranı bir önceki yıla göre 9 puanlık azalmayı işaret ediyor. Bitişikteki tabloda da görülebileceği gibi, 2001'de bu oran yüzde 91.8 ile en yüksek düzeyine çıkmıştı. 2001 sonrasındaki üç yılda 20 puanlık iyileşme sağladık. Yüzde 70.6 oranı aynı zamanda AB normu olan yüzde 60'a yaklaşılmakta olduğunu, disiplinin sürmesi halinde bir kaç yılda bu hedefin yakalanabileceğini ortaya koyuyor. Borç sorununu çözmenin kolay yolu yok. Bütçe disiplinine, zamana ve sabra ihtiyaç var.
* İki aylık hızlı artış- Ortaya çıkan olumlu verilere karşın iç borcun sürdürülebilirliği tartışmaları nereden kaynaklanıyor? Tartışmaya 2003 yılı bütçesinde faiz dışı fazla hedefinin tutturulmasına rağmen, iç borç stokunun son iki aydır hızlı artışı neden oluyor. İç borç stoku aralıkta 11 katrilyon, ocakta 5 katrilyon arttı. İki aylık artış yüzde 8.8'i buldu. Ancak stok dolar bazında çok daha hızlı arttı. Kasım sonunda 125.8 milyar dolar olan stok ocak sonunda yüzde 18.5 artışla 149.1 milyar dolara vardı.
* Tartışmanın nedeni- Öncelikle belirtmek gerekir ki, aralık ayında stokun artmasında İmar Bankası ödemeleri de etkili. Yani bu ekstra durum. Her ay tekrarlanmayacak. İkincisi, bu iki ayda kur düştü, dolayısıyla iç borç stokuna dolar bazında bakıldığında hızlı bir artış oldu. Ancak aynı kur milli geliri de artırıyor. Sonuçta milli gelir iç borçtan daha fazla olduğu için, kurun TL karşılığının düşmesi, borçların sürdürülebilirliğini zorlaştırmıyor, tersine kolaylaştırıyor.
* Faizler stokta yok- Biz ödedikçe borçların artmasına gelince. Bunun ana nedeni stokun izlenmesinde kullanılan muhasebe tekniğinden kaynaklanıyor. Stoka iç borcun ana parası dahil, ödenecek veya o ana kadar işlemiş faizi dahil değil. Bu durumda iç borç geri ödeme tarihi geldiğinde Hazine hem anapara hem de faizini hesaba katarak yeniden borçlanma ihalesi açıyor. Diyelim ki, 100 trilyon borç ve faiz ödemesi için 90 trilyon lira yeniden borçlanıyor. Böylece yüzde 90 borç çevirme oranını da tutturmuş oluyor. Hazine 10 trilyon da başka kaynaklardan katarak borcu ödüyor. Ancak ödediği borcun 60 trilyonu anaparaydı, 40 trilyonu faizdi. Stok rakamlarında sadece 60 trilyon görünüyordu. İtfayla birlikte yapılan ihaleyle 60 trilyonun yerini 90 trilyon aldığından dolayı stok bu kadar büyüyor. Verdiğimiz örnek iç borç stoku rakamlarına aynen uyuyor. Bitişikteki tabloda görülebileceği gibi, 4 yıllık ana para ödemesi toplamı 354.1 katrilyon lira, faiz ödemesi 155.1 katrilyon. Faiz ödemelerinin ana para ödemesine oranı yüzde 44. Bu oranın yüksekliğinde, hem enflasyonun yüksek olmasından dolayı nominal faizlerin yüksekliği, hem de çeşitli risklerden dolayı reel faizlerin yüksekliği yatıyor.
* Fazlasını istemek- Kamu borç stokunun mutlak anlamda azalması gerekmiyor. Önemli olan borç stokunun milli gelire oranının kabul edilebilir sınırlar içine çekilmesi ve sürdürülebilirliğinin kolaylaşması. 2003'te yüzde 70'e inilmesi ise hedeflerin yaklaşık 4 puan aşılması anlamına geliyor. Yoksa stokun iyice küçülmesi veya Hazine'nin kasasının dolması halinde orayı boşaltacak yeni bir iktidar mutlaka çıkacaktır. Kamu borcunda sürdürülebilirliğin kolaylaşması ekonomi için yeterli olmalı. Fazlasını istemek, yeni popülist politikalara iyi bir ortam hazırlamak gibi bir şey. Türk siyasetçisinin davranış tarzını dikkate almak gerekiyor.
* Sonuç "Her çözüm, yeni bir sorunun kaynağıdır" Murphy
|