| |
|
|
Büyülü sevdalar nerelere gizlenir?..
Kız da beğeniyordu onu. Sorun kızın ailedeydi. Ne yaptıysa gözlerine girememişti. Arkadaşlarıyla saatlerce, günlerce konuştu. Eşe-dosta akıl danıştı. Doluya koydu almadı, boşa koydu dolmadı. Sonunda "saçmalamayın" diye diye, önerilen bir şeyi yaptı; Gülsüm Ana'ya gitti. Büyücü Gülsüm Ana namı büyük kadındı. Oğlana bir baktı, anladı derdini. "Sevda vurmuş seni oğul. Karşılıksız değil, imkânsız sevda vurmuş" dedi. Oğlan şaşırdı. Çare sordu. Gülsüm Ana: "Acele yok. Dur hele!" dedi. Sonra da dedi ki: "Bir muska yazacağım sana. Kız kendi ayaklarıyla kaçacak evinden. Gelecek senin damının altına sığınacak." Buğday taneleri Sonra kızın adındaki harf sayısı kadar buğday tanesini okudu üfledi Gülsüm Ana. Bir de yol gösterdi: "Bu buğday tanelerini kızın bahçesine gelişigüzel serp" dedi. Ardından, hemen oracıkta, 41 kere ya kahhar, 28 kere ya cebbar, 70 kere ya hafız 3 kere de ya celil diye söylettirdi delikanlıya. Sonra da bir muska hazırladı. Muskayı 3 kat yeşil bir bez ile sardı. Beyaz bir iplikle 7 kat düğüm attı. Oğlana talimat verdi yine. Dedi ki: "Bunu da kızın oturduğu ev kapısının üst tarafına bir yere gizle." Tövbe de!.. Oğlan inanıp inanmamak arası bir duyguyla döndü geldi mahallesine. Düşüne düşüne geceyi etti. Karanlık çöküp, saatler iyicene ilerleyip, el ayak çekilince de gidip buğdayları bahçeye serpti önce. Sonra da muskayı gizledi kapı üstünde bir yere. Gülsüm Ana'nın dediğine göre üç vakte kadar faydası görülecekti bunların. Kız tıpış tıpış gelecekti çocuğun yanına. Nikâh kıyıldıktan sonra murada erilmiş olacak, muska o gizlendiği yerden alınıp, kuvvetli bir akarsuya atacak, 7 rekat da tövbe namazı kılacaktı.
Sakladım elbette Günler günleri kovaladı. Kızın tıpış tıpış gelmesi bir yana, iş daha da sarpa sarmış, telefonlarına bile çıkmaz olmuştu çocuğun. Bir ay kadar geçti geçmedi. Bir gece bir arkadaşına dert yanıp: "Muska bile yazdırdım be kardeş. Daha ne yapayım, şaşırdım" dedi. Arkadaşı inanmadı sordu: - Ne muskası yaa? Dalga mı geçiyosun? - İnan olsun yazdırdım abi. Sevdalandık işte, ne yapalım? Kim ne akıl verirse yapıyorum.
Güldü ha?.. Arkadaşı muskayı nasıl sakladığını sorunca kendi ev kapısını göstererek tarif etmek istedi. Tam o sırada eline bir şey takıldı. O şeyi çekip aldı oradan. Bir de baktı ki bir muska da kendi kapısında var. Açmaya korktu. Sabahı zor etti. Vakit uygun olunca doğruca Gülsüm Ana'ya koştu. Kendi ev kapısında bulduğu muskayı uzattı kadına. Kadın o muskayı aldı. Evirdi çevirdi, açtı okudu. Sonra da beklenmedik bir şekilde gülmeye başladı. En güçlüsü Dedi ki: "Hay Allah iyiliğinizi versin be çocuk. Bak kızın ailesi de sana büyü yapmış. Yapmış ki kız senden, sen kızdan vazgeçe. Ama bak ne diyeceğim sana evladım. İki insan birbirini seviyorsa bundan kuvvetli büyü olmaz. Biri sevip, öbürü sevmezse de zorla güzellik olmaz. Yani bu kız sana varacaksa ailesinin ağzından girer burnundan çıkar yapar gönüllerini. Yok niyeti yok ise, büyüyle filan büyütemezsin hiçbir şeyi. Şimdi evine git. Aklını başına devşir, düşün. Bu aile sana niye vermek istemez kızı bir anla bakalım. İşin gücün tam değilse, huyun suyun güvenilmezse, el alem zor bela büyüttüğü zümrüt gibi kızı verir mi sana. Ne zaman ki güven verirsin büyüklere, ispatlarsın gül gibi yaşatacaksın kızlarını, o zaman olur bu iş. Hadi bakalım dön şimdi eve ve düşün bunları."
Güle güle git Oğlan ne diyeceğini bilemedi. Karşısında bir falcı büyücü değil okul öğretmeni vardı sanki. Tam kapıdan çıkacakken durdu ve sordu: "Madem böyle dersin de, niye büyücülük falcılık edersin Gülsüm Ana?" Gülsüm Ana yine güldü sevimlice. Dedi ki: "Bak oğlum. Senin gibi haylaz, yaramaz da çok gelir bana, aklı iki karış yukarıda olan da. Onların gönlü rahat olsun, bir manevi kuvvetleri olsun, moral gelsin diye yazarım bunları. Ama bunlar çok eski adetler. Şimdi herkes biliyor ki en büyük tılsım, en kuvvetli fal, büyü insanın yüreğinden geçenlerdir. İstemek, inanmak, çalışmak yani. Sen beni o uydurmacı şarlatanlardan belleme. Yüreğinin yetmediği, aklın kesmediği işlerde de kimseden yardım bekleme. Haydi bakalım şimdi güle güle."
Gönder anneni Oğlan utana sıkıla çıktı oradan. Yine geceyi bekleyip, muskayı kızın kapısı üstünden almaya niyetlendi. El ayak yine çekilince gitti. Elini kapının pervazına uzattı. Tam emaneti alacaktı ki kapı açılıverdi. Kızla göz göze geldiler. Ne diyeceğini bilemedi. Kız oğlana gülümseyerek baktı: Dedi ki: "Tam bir aydır anamın başının etini yedim. Seni nasıl sevdiğimi, istediğimi bir bir söyledim. Babamı da razı ettik sonunda. Yarın öbür gün gönder babanı anneni, Allah'ın emriyle istesinler beni."
Yürek ışıması Kız veda edip kapıyı kapattı. Oğlan bir süre sessiz dalgın kalakaldı. Sonra sadece içinin, sadece kendinin duyacağı bir sessiz çığlık attı. Koşar adım, uçar adım ilerledi kendi evine. Tam kapıyı çalacakken aklına Gülsüm Ana geldi. Onu düşününce de içi ısındı. Yüreği ışıdı.
|