| |
Kadınbudu...
Bir toplumun "kadını" nereye koyduğu, kullandığı "ana dilinde" daha belirginleşmekte... "Kadınlar Günü"nde, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü'ndeki "kadın" maddesine bakmak, dilimizde kadın'ı dolayısıyla toplumumuzdaki kadın'ı anlatıveriyor... Madde, önce tanım ile başlıyor... Kadın: Dişi cinsten erişkin insan... Sonra neyin karşıtı olduğu vurgulanıyor: Erkek ya da adam karşıtı... Sonra kelimenin, cümle içinde kullanımına örnek gösteriliyor: "Kadınların baş görevi analıktır." Örnek verilen cümleyi okuyunca, dil bilgisinden ziyade toplumdaki zihniyeti öğreniyorsun.
***
Sözlükteki madde "kadın" kelimesini tanımlamaya devam ediyor: "Evlenmiş kız... Eskiden 'bayan' anlamında kullanılan bir unvan..." Bu da örneklenmiş: "Fatma kadın, Kahya kadın..." Daha başka bir anlamı, gene "analık" ve "ev yönetimi üzerine: "Analık ya da ev yönetimi bakımından kullanılan bir unvan." Bunun örneği, negatif bir cümle: "Bu yaşa geldi hala kadın olamadı." Kadın kelimesinin, beşinci ve son anlamı da "mecaz" olarak kullanılıyor ama bir önceki tanımı daha veciz hale getirir gibi: "Hizmetçi"...
***
Ardından tamlamalar geliyor: "Kadın Avcısı"... Anlamı, kadınları baştan çıkaran erkek... "Kadın Berberi", anlamı kadınların saçını kesen ve saç tuvaleti yapan berber... "Kadınbudu", bu sözcük tanıma ihtiyaç duymuyor, karşılığı da "kadınbudu... Aynen kadıngöbeği gibi..." "Yalnız kadınlar arasında" demek için kullanılan "kadın kadına", "Evini iyi çeviren kendi halinde kadın" anlamına "Kadıncık"...
***
Kadının toplumdaki yerini çok iyi yansıtan bir başka deyiş de sonlara doğru beliriyor: "Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası"... Açıklaması da aynen şöyle: "Yolsuz ilişkiler kadınlar için yüz karası olduğu halde erkekler bundan övünme payı çıkarırlar"... Herhalde, 8 Mart'a on bir gün kala, ağabeyleri tarafından "evlilik dışı bir ilişkide hamile kaldığı" için öldürülen 21 yaşındaki Güldünya'nın durumu bu maddeye girmekte...
***
Kadın sözcüğünü açıklayan uzunca paragrafın son "deyimi" de, kadınlara dolaylı bir gönderme yapar gibi: "Kadınlar Hamamı" yani "herkesin birden konuşmasıyla çok gürültü edilen yerler"... Sonra diğer kelimeler sökün ediyor: Kadınbudu... Kadıncık... Kadıncıl... Kadıngöbeği... Kadınlık... Kadınsı...
***
Kadının rolünü tanımlayan sözcükler durumu açıkça gösteriyor... Anadildeki kadının yeri ile kadınların gelen yeni çağda aradıkları arasındaki açı büyük... Bu sıkışıklık, dramlara neden oluyor... Birey olmak isteyen kadın ile onu "kadıncık" tanımına indirgemek isteyenlerin çatışması hayatı cehenneme çeviriyor... Öyle ki, kadınların siyasallaşmasına öncülük eden KA-DER, Güldünya örneğinin ardından kadınlar gününü kutlamak için meydanları değil, "savcılıklar ile mezarlıkları" yeğlemiş durumda...
***
8 Mart "Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nün tohumu, bundan yüz elli yedi yıl önce, Amerika'daki düşük ücret ve uzun çalışma saatleriyle, ağır çalışma koşullarına isyan eden kırk bin dokuma işçisi kadının başkaldırısıyla atıldı... Demokratik haklarını talep eden işçi kadınlar ile polis çatıştı, onlarca kadın öldü... Bu olaydan 53 yıl sonra, Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin liderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart'ın tüm dünyada kadınlar günü olarak kutlanmasını önerdi... Birleşmiş Milletler bu öneriyi 1957'de kabul etti...
***
Türkiye'de ise çalışan kadınların yüzde 75'i halen tarımda çalışıyor... Üstelik çok büyük kesimi de, "aile yanında ücretsiz çalışan" gizli işsiz... 1857 yılında demokratik haklar için başkaldıran "işçi" kadınların dünyasına Türkiye 2004 yılında hala varamamış. Toplum dönüşmeyince, dil de değişmiyor... "Kadınsı, kadınlık, kadıncıl, kadıncık, kadınbudu"... Aynı minvalde uzayıp gidiyor işte...
|