|
|
|
|
|
|
Çağdaş Öfke
En saygın İspanyol gazetesi El Pais muhabiri Perales Madrid'deki katliama karşı yükselen kitlesel sivil öfkeyi Sabah'a yazdı. Asıl ulaşılması gereken Avrupa'yı...
Son elli yıllık tarihinin en kanlı terör saldırısına uğrayan İspanya başkenti dün bambaşka bir güne uyandı. Gürültünün, neşenin, hayatın kenti 200'e yakın ölümle bir anda yüzleşmiş olmanın sessizliğine bürünmüştü.
SUSTUK AMA ASLA KORKUDAN DEĞİL... Ama sanılmasın ki bu teröre teslimiyetin, çaresizliğin suskunluğudur. Kalbimizin dayanamayacağı kadar büyük bir acı var bu sessizlikte. Ve canımızı ne kadar yakmış olsa da ona dayanacağımızın, onu yeneceğimizin kararlılığı.
SİLAH, BOMBA YOK AMA İŞTE BİZ VARIZ Dün Madrid'in caddelerini bu nedenle doldurdu insanlar. Saat tam 12'de işini bıraktı herkes ve sokaklara döküldü. Kapalı ağızlar şunu haykırdı sessiz çığlıklarla: Silahımız yok, bombamız yok ama biz varız. Teröre cevabımız bu...
*** Madridliler'in sessiz öfkesi
Bu satırları size dün sabah, büyük protesto yürüyüşü öncesi yazıyorum. Bugün Madrid bir farklı. Yaşadığım bu kent çok çılgın bir kentti. Şehir; insan, yaşam, hareket, ses doluydu. Fakat bugün her yerde sessizlik hakim. Bugün çok farklı. Madrid'de yas var. Herkes işine gülümsemeden, tek kelime etmeden gitti. İlk defa, bu sabah kimse arabasının klaksonunu çalmadı. Şehre insanlar yerine büyük caddelerine bakan balkonlardaki siyah kurdeleli İspanya bayrakları hakim...
Kalpler dayanamaz buna Aslında 1970'den bu yana bomba sesine; gazete ve TV'de terör haberleri görmeye alışık bir toplumuz. Ancak Perşembe günü yaşananlar çok farklı... Kalbimizin dayanabileceğinden daha büyük bir acı yaşadık. Bu İspanyollar'ın yaşananlara hâlâ inanamadığının bir göstergesi... Madrid halkı, 198 kişinin ölümünü sessizce protesto ediyor. Kan, gözyaşı yerine medyada dayanışma haberleri görülüyor. Başkentlilerin 2 saat içinde 4 günlük kan bağışlaması da halkın dayanışma isteğinin bir göstergesiydi...
Geç kaldım, kurtuldum Perşembe günü, saldırıdan kısa bir süre sonra istasyondaydım. Aslında her sabah bombalanan trene biner, işime giderdim. Ancak hasta olduğum için biraz geç kaldım. Patlamalar sonrası "Şanslıyım" derken, istasyona geldiğimde şoka uğradım. Ceset parçaları, kan, gözyaşı... Herkes ağlıyordu. Bir babanın tamamen yanmış 3 yaşındaki oğlunun cesedine sarılışına tanık oldum. Bundan daha büyük bir acı var mı?.. İstasyondan çok uzaklarda olan bir adamın "Ölüyorum" diye bağırması; kolu kopan bir diğerinin ise diğer koluyla çantasını taşımaya devam edip bilinçsizce koşması gözümün önünden hiç gitmeyecek...
Telefonları açamadık Ya cep telefonları... Hiç susmuyordu. Ölenlerin telefonları... Yakınları onları arıyor ama kimse telefonları açamıyordu. Yakınlarının öldüğünü nasıl söyleyeceklerdi? Madrid caddelerine hareket dün öğle saatlerinde gelmeye başladı. İnsanlar sokaklara protesto için dökülüyordu. Ancak binlerce kişiden çıt çıkmıyordu. Bunun terörden korktuğumuz için çaresizliğin suskunluğu olduğunu sanmayın... Herkes kansız ellerini kaldırıp terörü ağzı kapalı lanetliyordu. Bir bakıma bütün İspanyol halkı kendini ölen kurbanlardan biri gibi hissediyordu. Bu yüzden saat tam 12'de işimizi bıraktık ve kendimizi sokaklara attık. Kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor: Bizim silahımız ya da bombamız yok. Ölenleri anacağız. Sessiz dayanışma, halkın bütünlüğü teröristlere en iyi cevap olacak... Kent merkezine çıkarken 5 yaşındaki bir çocuğa rastlıyorum. Annesinin yanında "Teröre Hayır" pankartı taşıyor. Gözümü yaşlandıran bu görüntü de galiba Madrid halkının öfkesinin en açık göstergesi...
ISABEL PARICIO PERALES / El Pais gazetesi
|
|
|
|
|
|
|
|
|