|
|
Fikret'e hala çok kızgınım
Yeni dizisi ve tiyatro oyunuyla konuşulan Hümeyra, eski eşi Fikret Hakan'ı hiç affedememiş
* Hep paylaşmak adına evlendim ama aşkla paylaşmayı karıştırdım. * Eski eşim Fikret Hakan'ın dayak atmasına kızgınlığım hiç azalmadı. * Kimseyle meyhanede kafa çekmediğim için star olamadım.
*** Zamanında canımı çok acıttılar
Farklı yorumu ve şarkılarıyla hafızalardan silinmeyen Hümeyra,"Ben Anadolu" adlı oyunu ve "Avrupa Yakası" dizisindeki rolüyle, yeniden gündemde. Yalnızlığın kadını iç dünyasının kapısını yıllar sonra araladı
Starlığın kuralları vardır. En aşağı 15 kişiyi besleyeceksin, sevsen de sevmesen de adamla oturup meyhanede kafa çekeceksin... Ben bunları yapamadım. Ama beni anlayan anladı ve böyle sevdi. Bu bana yeter.
Dizi oyunculuğunu elbette ki para kazanmak için yapıyorum. Ama bugüne dek hiç beğenmediğim bir işte asla yer almadım. Üç yıl sonra emekliye ayrılıp, kendi kabuğuma çekilmek istiyorum.
Şimdi herkes bir "en" olma derdinde. En güzel benim, en iyi benim... Televizyondaki o sohbet programlarını izlediğimde inanamıyorum bazen.Tam "Sen neymişsin be abi" şarkısı gibi. * Uzun zamandır albüm yapmıyorsunuz, bunun özel bir sebebi var mı? Bazı şeylerin zamanı geçiyor, yapıyorsunuz ve bitiyor. Kendimi tekrar ettiğimi farkettim. Bir bestem ötekine benzemeye başladı, bu da hoş bir şey değil. Şu anda zaten birbirine benzer çok şey var, bunu da yapmak bana yakışmazdı. Ama yaptığım işlerin içinde şarkı söylemek yegane ödün veremeyeceğim şey. Çünkü şarkı söylerken o birebir benim. Tiyatroda ve dizilerde rol yapıyorum ama şarkı söylerken tamamen kendimim. Bu suskunluk biraz da faydalı. Belki ileride albüm yaparım. Şu ara hiç zamanı da değil çünkü pop müzik piyasasının gerektirdiği belli kurallar var. Ben kurallardan hoşlanmam, üstelik bu kurallar hiç bana göre değil.
* Nedir bu kurallar? Diyelim ki bir cover parça yaptım, mecburum 40 tane sohbet programına katılmaya. Anlaşmalı olduğum plak şirketi, promosyon için beni oradan oraya taşımak isteyecek. Ben de bunları yapmak istemiyorum artık, yapamam. Yaşlılığın hoş bir avantajı var, istemediğinizi yapmama lüksüne sahipsiniz. Ben de bunu kullanıyorum.
* Müziğin yerine oyunculuğu koydunuz sanırım hayatınızda. Aslında iyi de bir oyuncu olduğunuz nasıl ortaya çıktı? Haldun Dormen annemin ahbabıydı, o gördü bendeki yeteneği. Küçüktüm, beni "Kötü tohum" diye bir piyeste oynatmak istemişti. Annem izin vermedi ve halen şehir tiyatrosunda oyuncu olan Alev Oraloğlu oynamıştı o rolü. Oyunu gördükten sonra kıskançlığımdan ağlamıştım "Ben oynayacaktım bu rolü" diye. Anneme de haftalarca surat asmıştım.
* Kuralları olan bir kadın mıydı anneniz? Hem de nasıl... Katı ve son derece disiplinli. Hatırlıyorum, şarkıcı olarak ismim duyulmaya başladığı günlerdi. Rahmetli annemle Harbiye Şehir Tiyatrosu'nun önünden geçiyorduk. Durdum ve anneme "Sen bırakmadın ama göreceksin, ben bir gün bu sahneye çıkacağım" dedim. Çıktım da, içimde ukte kalmış demek ki.
* Oyunculuğa mı karşıydı, yoksa yeteneğiniz olmadığını mı düşünüyordu? Benim tiyatro oyuncusu olabilecek kadar yeterli olmadığımı düşünüyordu. Zor beğenirdi, onun onayını almak çok önemliydi benim için. Unutmuyorum, ilk oyunum TRT1'de gösterilmişti. O gece arkadaşıma kaçtım, annem beğenmezse bari o ilk andaki siniriyle gözüne gözükmeyeyim diye.
* Ama tam tersi oldu sanırım.. Evet, hemen aradı ve "Ben yanıldım, sen de iş varmış" dedi. Çok sevinmiş ve rahatlamıştım.
* İnsanların gönlünde özel bir yere sahipsiniz ama bir star olmadınız hiç. Beni yeterince anlamadılar diyor musunuz zaman zaman? Star olmak ayrı bir şey. Starlığın da kuralları var, ben o kurallara uyamazdım. En aşağı bir 15 kişiyi besleyeceksin, sevsen de sevmesen de adamı hoş göreceksin, o da yetmeyecek oturup meyhanede kafa çekeceksin... Ben bunu yapamam. Konserimin sahibiyse, ben onu konser günü görürüm. Bir gece önce onunla içki masasında oturmak zorunda değilim. Ha, o insanı seviyorsam onu da yaparım, o ayrı. Ama ne adamlar var, bilemezsiniz. Onun dışında yıllar önce TRT'ye ilk sit-com senaryosunu verdiğimde "Bu ne?" dedi herkes. Şimdi herkes sit-com peşinde. Zamanını tutturamadım demek ki. Onun dışında beni anlayan anladı ve böyle sevdi. Çok güzel, çok doğru insanlarla karşılaşıyorum sokakta. Bu bana yeter.
* Çok sıcak, deli dolu ama bir o kadar da mesafeli bir kadınsınız. Ama size dokunmak, yakınlaşmak isterken, bir adım geride durup tekrar düşünme ihtiyacı hissediyor insan. Neden? Doğru, bunun ben de farkındayım. Savunma mekanizması ama bu. Zamanında çok canımı yaktılar ondandır. Hep duvarlarım vardır, ben ona dokunayım ama o bana dokunmasın hissi var. İnsanlara güvenmiyorum, çok da kırılganım. Hayata karşı daha dayanıklı olabileyim diye çok uğraştım ama pek bir şey değişmedi.
* Halbu ki tam tersi, çok da güçlü ve dayanıklı görünüyorsunuz dışarıdan... Ne gezer, üstelik çok da utangacım. Sahneye, binlerce insanın karşısına çıkan birinin utangaç olduğuna inanabilir misiniz? Ben kalabalıklardan da kaçarım hep. Alışveriş merkezlerine gitmem, gittiğim bir restoranda en arkada, en dip masada otururum. Yapım böyle, ama belki de sahneye olmayı bu çekingenliğimi yenmek için seçtim.
* Yalnız yaşamayı da bu yüzden mi seçtiniz, insanlar sizi kırmasın, zarar vermesin diye? Bu çocukluktan kalma bir şey. Kardeşsiz büyümenin getirdiği bir sonuç sanırım. Küçükken de ben hep kendi kendime oynardım, odamdan çıkmazdım. Nadiren sokağa çıkardım arkadaşlarımla oynamaya. Severim ben yalnızlığımı, resim yaparım, hayaller kurarım. Ama şimdi bu yalnızlığa biraz da ruhi sağlığımı ve dengemi sağlamak için de ihtiyacım var. Tiyatro, dizi derken o kadar çok kişiyle muhattab oluyorum ki gün içinde, insan kafasını dinlemek, kendi başına kalmak istiyor. Bazen öyle bir telaşın içine düşüyorum ki, neredeyim, ne hissediyorum, gerçekten onu yapmak istiyor muyum, farkında değilim.
İlknur Kızıltoprak
|