* Sabancı Holding'de bazı değişiklikler oluyor. Mesela Sabancı, son zamanlarda yüzde 50-50 ortak olduğu bazı şirketleri yabancı ortaklarına satmaya başladı. Bu kararlara yorumunuz nedir? Belki size tuhaf gelecek. Sabancı ve Akbank arasında çok büyük bir Çin Seddi denilen bir duvar var. Öyle de olması lazım. Bankacılık başka mesleğe benzemez. Bankacılık tekstil işine, gıda işine, kimya işine benzemez. Bankacıyım deyince, size insanlar güveniyor ve paralarını, varlıklarını getiriyor. Sizden kredi kullanıyorlar. İnsanların doktoru gibisiniz. Onun için size eşimle de bu konuları konuşmam demiştim. Dolayısıyla, benim Sabancı Holding'le hiçbir alakam yok. Hissedarıyım. Genel Kurul'a giderim, yönetim kuruluna inanıyorsam oyumu veririm, inanmıyorsam vermem. Bence bunun böyle olması lazım. Sabancı Holding normal bir iş akışında Akbank'a hiç karışmadığı gibi, Akbank da holdinge hiç karışmaz. Eşim Gıda Grubu Başkanı ama onunla da iş konuşmayız. Şimdi yeni ürünler çıkarıyorlar, eve getiriyor mesela deniyoruz ama asla 'Ya Suzan şu iş kolundan çıkıyoruz' dese dahi yorum yapmam. Bence olması gereken de budur.
* Kuleniz bile ayrı... Evet kulemiz de ayrı. Bir de şu avantajımız var. Sabancı Grubu'ndaki şirketlerin hemen hepsi yabancı ortaklı şirketler. Finansal yapıları çok güçlü. Hiç biri sırtımızda bir yük olmadı. Biz Sabancı şirketlerine kredi vermek için diğer rakiplerle ciddi rekabet ediyoruz. Herkes onlarla çalışmak istiyor. Yabancılar 2005'i görmeden gelmez
* Akbank yabancı bir ortağı 2000 yılından beri seslendirip duruyor ama henüz gerçekleşen bir şey yok. Siz gerçekten görücüye mi çıkartmak istemiyorsunuz bankanızı? Doğru fiyattan satışa açık olduğumuzu hep söyledik. Bizim stratejimize uygun bir stratejiyle gelmeliler. Çünkü biz bu bölgede liderliğe oynuyoruz. Benim şahsi görüşüm, yurtdışından bir banka, Türkiye'den banka almaya karar verirse, bakacağı bankalar arasında Akbank birinci sırada gelecektir. Yabancılar, kuvvetli bir mali yapısı olan, sadece bankacılık yapan, şeffaf, kurumsal yönetilen ve istikrarlı bir banka arıyor. Akbank da bunlar mevcut. Peki niye bugüne kadar olmadı diye soruyorsanız, yabancılar Türkiye'ye gelmedi, çünkü gerçek bankacılık yapılmıyordu. İstikrar yoktu. Enflasyon çok yüksekti. Şimdi şartlar değişti. Yeni dönem, 2003 yılında başardı. Bana göre, yabancılar, herhangi bir yatırım kararı almadan önce 2004 ve 2005'i görmek isteyecek.
* Bir yerli bankayla birleşme peki? Bizim mali yapımız çok güçlü. Dolayısıyla böyle bir yapıda olduğu için, Akbank, eğer doğru zamanda doğru bir fırsat çıkarsa iç piyasada kendisi başka bir bankayı bünyesine katmayı daha rahat değerlendirir.
* Yani evlilikten ziyade satın alma mı olur? Bankacılıkta çift başlılık olmaz. Bankacılık verimlilik ister, sürat ister. Uyumlu bir mekanizma ister. Bütün ülkelere bakın, bir banka mutlaka diğerini satın alır. Kontrol bir yerde olur.
En yenilikçimiz babam Erol Sabancı * Peki Akbank'ta değişim programı uygularken, değişime direnenler oldu mu? Şubeleri, sistemleri değiştiriyorsunuz. İş yapma şeklini yeniden tanımlıyorsunuz. Bunu yaparken, hem müşterileri huzursuz etmeyeceksiniz, iş akışını bozmayacaksınız, hem de hayal ettiğiniz hedefinize doğru ilerleyeceksiniz. Dolayısıyla dirençten çok bu zorlukların getirdiği stresler, sıkıntılar olabiliyor. Bazen bazı şeyler istediğimiz kadar rahat ve hızlı gitmeyebilir.
* Erol Bey değişime karşı hiç direndi mi? Erol Bey, 50 yıla yakındır bankacı, bir duayen. İşinde çok başarılı. Çok tecrübeli. Yenilikçi her fikre açık. Babam olduğu için söylemiyorum, Erol Bey bir istisna. Konuya çok objektif girer, yeni bir fikre hiçbir zaman karşı çıkmaz. Bizim için büyük bir avantaj. Bazen çok daha yenilikçi insandan daha süratli gider. Tecrübelerinden çok yararlanıyoruz.