| |
Bu işe alkış tutmuyorum!
Ben, Uzanlar'ın başına gelenlere alkış tutacak tiynette bir gazeteci değilim. Meseleye, akıl ile bakıldığında açıkça görülür ki, başına bir şeyler gelenler aslında Uzanlar değil, Türkiye'dir. Binlerce insanın çalıştığı Rumeli Holding, bu duruma geldiyse bunda, başta Uzanlar'ın kötü yönetimi olmak üzere, birçok faktörün etkisi vardır. Halk arasında, "pek muteber" bir şöhrete sahip olmadıkları, zamanında çok can yaktıkları için ve en son İmar gümlemesi ile yüzbinlerce insanın tasarruflarının soğan cücüğüne dönmesine sebep oldukları için, Uzanlar'a "oh olsun, ettiklerini buldular" diyenlerin sayısı az değil... Hatta neredeyse göbek atacak kadar sevinçli gazeteciler bile var. Bazıları işi, kendi patronlarına, "Aman ha, fırsat doğdu diyerek Uzanlar'ın şirketlerine talip olmayalım, bundan utanırız" şeklinde akıl vermeye kadar götürüyor. Zor duruma düşmüş insanların şirketlerini üç kuruşa kapatmaya çalışmanın "utanç verici" bir şey olduğunu nasıl oldu da keşfetti bu "iş takipçisi" yazarlar? Bankasına el konulmuş insanların şirketlerine kafalarına göre fiyat biçip, BDDK'nın kapısını aşındırdıkları günleri ne çabuk unuttular? Bu yüzden merak ediyor insan: Star TV, çimento fabrikaları ve Telsim tam da şimdi "kaymaklı ekmek kadayıfı" haline gelmişken, politik ve ekonomik karambolleri çok iyi değerlendirebilenler, ne oldu da utanmaya başladılar? Bilemeyiz. "İş takipçisi yazarlar" bu konuları bizden daha iyi bilirler. Evet!.. Uzanlar, "önce" kendileri etti... Hukukun zamanı geldiğinde onlara da lazım olabileceğini asla akıllarına getirmediler. Bankalarına el konulan birçok işadamını "linç"ten kaçınmadılar. Yayın organlarında aylarca "hapishane çığırtkanlığı" yaptılar, "asın, kesin daha ne bekliyorsunuz" diye yayın yaptılar. Gazete ve televizyonlarında, kişisel kin ve öfke biriktirmiş gazetecileri "silah" gibi kullandılar. Babasının gücüyle televizyon kurdukları Ahmet Özal'ı bile "kapıdışarı" ederken, zerrece perva göstermediler. Emin olun, bütün bunlar Uzanlar'ın başına gelmeyip "hasımlarının" başına gelseydi, yine aynı şeyleri yaparlardı. Tıpkı şimdi, Uzanlar'ın hasımlarının yaptığı gibi... Yine aynı oyun oynanıyor, aynı filmi seyrediyoruz. Sadece aktörler değişti. Buna karşılık, hak yerini buldu mu bulmadı mı, bilinmiyor henüz!.. Ortada bir "hukuk sonucu" yok... "Kanun sonucu" var... Çünkü, neredeyse "Uzanlar için hususi bir kanun" çıkartıldı ve uygulanıyor. Evet, ortada devasa bir "soygun" kokusu var. Ama, örneğin Telsim, ÇEAŞ ve Kepez'den de kasalara trilyonlar akmaya devam ediyor. Sürecin toplam bilançosunda, Uzanlar'ın yarattığı "ekonomik hasar"ın ve bundaki "suçlarının" tespiti, "hukuk erki"ne düşer. Bakanlar'a veya Kabine'ye değil... Hukuk'un işine karışılmaz! Bu noktada, en can sıkıcı şey, yine aynı "medya filmi"nin çevrilmeye çalışılmasıdır. Bir zamanlar Uzanlar'ın da yaptığı gibi, şimdi öteki medya grupları hasımlarını, yargılıyor, infaz ediyor, linç yöntemlerine davetiye çıkartıyor. Bugün Uzanlar'a lazım olan "hukuk"un bir gün kendilerine de gerekebileceğini düşünmeden ve "gazetecilik adına" yapıyorlar bunu... Batık malları "bedava"ya kapatmaktan değil, asıl bundan utanmak gerekir. Ama kim ve kimler utanacak?
|