| |
Dostluk sınavı
Sözünü esirgememesiyle tanınan Alman Hıristiyan Demokrat Birliği lideri Angela Merkel'in bugün Ankara'da yapacağı açıklamalar, sakın moralinizi bozmasın. Bu uyarıyı baştan yapmakta fayda var; çünkü kamuoyu Kıbrıs'ta çözüm yolunun açılmasından sonra bile Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan Merkel'in önerisini pişmiş aşa su katmak görebilir. Önce Merkel'in portresini çizelim. 49 yaşında, Doğu Almanya kökenli. Babası rahip. Fizik doktoru. Başından iki evlilik geçti, çocuğu yok. Özgür seçimlerle oluşan Doğu Almanya'nın ilk ve son hükümetinde görev yaptı. Sonra Berlin Duvarı yıkıldı, iki Almanya birleşti. İlk seçimde Hıristiyan Demokratlar-Liberal Parti desteğiyleiktidarı korudu, Merkel de hükümete girdi. Rüşvet skandalları Helmut Kohl'u tepetaklak edince Merkel, 2000 başındaki kurultayda partinin liderliğine seçildi. 11 Nisan'da görevi devralmadan sadece bir gün önce verdiği ilk demecinin konusu neydi biliyor musunuz? Türkiye. Şöyle diyordu: "Türkiye'ye hiç tartışılmadan nasıl adaylık verildiğini insanlar bir türlü anlayamadı. Bu kararın halk desteği yok. Dürüst ve gerçekçi olmalıyız. Bir yerlerde Avrupa'nın sınırlarını çizmek şart, yoksa AB'nin çarklarını çalıştıramayız." Onun ifadesiyle "dürüst olmak"gerekirse, Merkel bu çizgisini hiç değiştirmedi. Geçen 4 yıl boyunca her demecinde Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu tekrarlayıp durdu. Gelelim önerisine. Onun ve arkadaşlarının bulduğu formül: "Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık verilsin." Gerekçeleri: "Sorun, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ne uyumu değil, 70 milyon nüfuslu Müslüman bir ülkenin AB'ye entegrasyonu." İmtiyazlı ortaklığın tam tanımını yapamadılar ama şöyle ifade ediyorlar: "Türkiye ile serbest ticaret bölgesi oluşturalım. Ayrıca olabildiğince Avrupa'nın dış ve savunma politikalarına entegre edelim."
Her söze inanmayın Merkel'i fazla önemsemenin anlamı yok, çünkü İngiliz Muhafazakar Parti'den Berlusconi'nin Forza Italia'sına, Gonzales'in İspanya Halkçı Partisi'ne kadar birçok sağ parti onun görüşlerini paylaşmıyor. Hem sonra bu saydığımız partiler, Merkel ve arkadaşlarının kafa dengi olmadığını anlayınca Avrupa Halkı Partisi'nden ayrılıp başka bir oluşum denemeyi kararlaştırdılar. Yeni grup merkez sağdan merkez sola kadar geniş bir yelpazeye yayılacak. Bize göre asıl "dost bildiklerimiz"den korkmak gerekiyor. İşte 100 gün önce Alman "Frankfurter Rundschau" gazetesinde yayınlanan bir yorum-haber: "AB'nin eski üyelerinde (yani 15'ler) zaten güçlü olmayan Türkiye'yi alma eğilimi şimdi gözle görülür biçimde azalıyor. Onlar görüşmeler sırasında Türkiye'nin üyeliğinin engellenebileceğine inanıyorlar. Ankara'nın iç politikada neler talep edildiğini fark edince kendiliğinden AB ile özel bir ilişki kurma görüşünü benimseyeceğini düşünüyorlar. Bu, adaylık ile tam üyelik arasında bir statü olacak." Sıradan bir yorum demeyin. Buyurun, AB Komisyonu'nun genişleme sorumlusu Verheugen'in 29 Ocak'ta Alman Meclisi'ndeki konuşması: "Bazı partiler Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık teklif ediyor. Bu gelecekte mümkün olabilir. Biz müzakerelerin başlamasından hareket ediyoruz." 100 gün öncesinin haberindeki ifadelerin bire bir tekrarı... "Türkiye'yi boş yere umutlandırmayın" diyen Merkel mi daha dürüst, yoksa "Canım müzakereler başlasın, sonra bir çaresine bakarız" diyen sözde dostlar mı?
|