Parlamento ne işe yarar?..
Bu sütunda zaman zaman; "Denktaş tarzı"ndan hoşnutsuzluk... Avrupa Birliği dışında kalacak Türkiye'nin ABD'nin Ortadoğu karakolluğuna sıkışabileceği... Kıbrıs'ta, özellikle genç kuşakların önünü ve ufkunu açacak bir çözümün gereği... Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Rum tarafının tek taraflı AB üyeliğinin Türkiye'yi açmazda bırakacağı... Kıbrıs ve Denktaş marifetiyle, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine de taş konulmak istendiğini ifade ettim. AKP liderliğinin ve hükümetinin, Avrupa Birliği ve Kıbrıs için ABD'ye yapışan, hatta sırnaşan tavrını ise eleştirdim. Kısacası, çözülmemiş bir Kıbrıs meselesi, sıkıştırılmış bir Türkiye hükümeti ile bu ülkenin nurlu ufuklara değil, kayalara doğru yolculuk yapacağına inandığımı belirtmeye çalıştım.
*** Ancak, "demokrasi yolculuğu"nun sürebilmesi adına bir sorunun çözülmesi temenni edilirken... Türkiye'de parlamentonun devreye sokulmamasının, adeta kapatılmasının, Meclis'te zaten mutlak çoğunluğa sahip AKP'nin içinde dahi tartışmaya ambargo konmasının da demokrasiyle, demokratlıkla filan ilgisi yok. Bir sürü yabancıyla, bir dolu kapalı kapı ardında konuşulabilen bir meselenin, Türkiye'de sadece medya üstünden bir tartışmaya terkinin, "parlamenter demokrasi"yle filan yakınlığı yok. Bu, tehlikeli bir tavır, dayatmacı bir tarzdır. Hedefi barış, uzlaşma, demokratikleşme, hukuk devleti olan, en azından böyle olduğunu iddia eden hiç kimsenin, kendi ülkesindeki temel demokratik süreci ve kamusal tartışma mekanını devreden çıkarmaya hakkı olamaz.
*** Maalesef, sadece askerler değil, sivil iktidarlar ve bu iktidar da, Türkiye'de ve Kıbrıs'ta sadece güvenlik sorunundan ibaret olmayan, halkları her bakımdan bağlayan siyasi-ekonomik-sosyal bir meseleyi, bir "MGK mevzuu" olarak toplumdan kaçırmakta uzlaşıyor. Ortasında Meclis tartışması olmayan, damarlarında demokratik mücadele ve irade akmayan biçimde, valizlere, dosyalara tıkıp oradan oraya dolaştırıyorlar. "Meclisine ihtiyacı olmayan bir demokrasi" en başta kendini sakatlar. "Meclisini devre dışı bırakan bir demokratikleşme perspektifi" en başta kendisini iğdiş eder. Şekilcilikten kurtarılıp gerçekten de temsil kabiliyetine kavuşması, toplumun çoğunluğunu da, azınlığını da dikkate alması istenen "demokrasi", temel şeklini bile deforme ederek bir tuhaflaşmıştır.
*** Bu tür bir sözde-demokrasi ile derin diplomasi, "olumlu sonuçlar" peşinde koşarken bile, anti-demokratik bir askeri ve sivil tarzı meşrulaştırır. Devletin, kendilerini onun "kadim sahipleri" sayanlar ile bir kere seçildikleri için onu ele geçirdiklerini düşünenler arasında paylaşılmasının... Demokratik-hukuk devleti ile bir yakınlığı olamaz. Siyaset, seçimden seçime bu paylaşımın ve uzlaşmanın hangi kadrolar ve sayılarla yapılacağının tayininden ibaretse... Demokrasi, halka, Meclis'e, parlamenterlere "Siz anlamazsınız, karışmayın, fazla konuşmayın" mesajına sıkışmışsa... "Netice" adına "Hatice"nin kolu kanadı kırılmış, zihni ve vicdanı kurutulmuşsa... İşbitiricilik telaşıyla parlamento bile işe yaramaz kılınmışsa... Neyi muhafaza edip nerede demokrat olduğunuza dair pusulanız yamuktur. Görünür amaçla mutabık olmak, bu "Makyavelizm"i, bu "Prens" tarzını onaylamayı şart koşmaz.
|